10 Mart 2011

ŞAİRİNİ BİLMEDİĞİM BİR ŞİİR VE BENDEN ESİNTİLER

Kalbimin Penceresi
Sen kalbimin aşk penceresinden
Bütün sıcaklığıyla süzüldün girdin.
Sabah güneşi gibi aydınlık berrak
Girdin kalbime iyice gör bak.
En temiz duyguyu aşılayan sensin
Sensin karanlık dünyamı aydınlatan
Baharda açan çiçekleri, öten kuşları
İlk defa sensin bana gösteren.
Sen bütün berraklığıyla kalbime dolan
Karanlık olmadığını dünyanın
Sensin bana anlatan.
Sen o pencereden süzülüp giren
Sen bana yaşama arzusu veren
Seninle beraber bir şeyler daha süzüldü içime
Kalp penceremden...
Seni kaybetmenin korkusu doldu içime
Bir korkuki beni perişan eden
Bu korkuyu kalp penceremden sen fırlat
Yanlız seninle dolsun kalbim
Ve o pencereyi sen kapat!

Huzur Sokağı adlı bir romanda okumuştum bu şiiri. Hangi şair tarafından yazıldığını hatırlamıyorum, ama beni derinden etkiliyor.

Adana'dayım bu hafta. Adana'da yağışlı bir hava var ve ben geceden kalmayım. Dün huzursuzdum, sinirim bozulmuştu; çünkü haksız yere suçlandım, hakarete uğradım ve kalbim kırıldı. İnsanın sırça köşkünü yıkmaya kimin hakkı var? Haksızlığa uğradığım için uyuyamadım ve başım inanılmaz ağrıyor. Kahve, çay ve ada çayı hak getire... Sırtını dönmeyeceksin veya asla sırtını yaslamayacaksın. Adana'da yağışlı bir hava... Adana karanlık, soğuk, ürkek ve çekingen... Adana'nın pencerelerinde begonyalar açmaz olmuş. Yahya Kemal'in ünlü dizeleri dilime dolanmış ve Adana'da yağmur...

Resim: Adana'da Yağmurlu Bir Gün


Öğle arası... Biraz yürüdüm, ama zihnim dağılmadı. Gereğinden fazla hassas, derin düşünen ve hadiselerin perde arkasını görmeye çabalayan bir adamın zihninin dağılması mümkün mü? İnsanlar Çakmak Caddesi'nde hızlı hızlı yürüyorlardı. "Her insan bir alemdir." sözü bomboş bir palavra. Acaba kaç tane namuzsuz, şerefsiz, hırsız ve adi köpek yanımdan geçti, bilmiyorum. Hepsini geçtim, yüreğinde ülke sevgisi buram buram yanmayan, vicdanında kara lekeler olan, sırça köşkleri hiç acımadan yıkan insanlar kimlerdi acaba? Ben mi bu topluma ait değilim, bu toplum mu kokuşmuş, yozlaşmış ve kirlenmiş? Kendimden veya toplumdan nefret etmek istiyorum. Öfkem öylesine keskin ve büyük ki... Herkesten ve her şeyden kopmak, bavulumu alıp uzaklara kaçmak... Nereye mi? İzlanda veya Kanada'nın karlı ve ıssız bir köşesine, dağına, köyüne, kasabasına... Eski nefretlerim, öfkelerim ve hafakanlarım küller altında kalmıştı, ama uyandırana sormak gerek? Peyami veya Necip Fazıl veya Yahya Kemal gibi arkasına bakmadan kaçmak, yüklerden kurtulmak ve her türlü hoyratlığı yaşamak... Mutluluk verir mi? Belki hayır, ama olsun... Öfkemin, cinnetimin, hırpalanmışlığımın ve nefretimin sebebi çok belli...

Tanrı'nın varlığına ispat mı istiyorsunuz? Bu adama bakmanız yeterli... Ruhum ve kalbim bu dünyaya bağlı değil ve asla bağlı olmadı zaten. Hep arayıştayım, yolculuk heyecanındayım ve yollardan geçiyorum. Bu dünya hayatı, şehirler, insanlar, caddeler, yemekler, para ve diğer cismani şeyler beni mutlu edemiyor. Tam anlamıyla bir muhalifim, huysuzum, kırılganım ve öfkeliyim. En yakın arkadaşım bile beni anlamıyorsa, benimle başkalarının yanında dalga geçiyorsa, kendisiyle alakasız insanlara ve benim arkadaşlarıma bana karşı göstermediği saygıyı gösteriyorsa, emin olun ki ben bu dünya hayatına A'dan Z'ye küfür ederim. Başarılı olmak, mesleğimde en üst noktaya çıkmak, sağlıklı yaşamak ve güneşe karşı nefes almak istiyorum, ama hoyratlığa, kabalığa, haksızlığa ve güvensizliğe gelemiyorum. Gecenin bir vaktine kadar uyuyamadıysam, öfkeyle bir olup bütün alemleri yakmışsam, emin olun ki haklı bir sebebim vardır. Haklı sebep mi? Kapalı bir kapıya, kapının açılmaması için gösterilen dirence, başkalarının doğal hakkı olan tahammülün bana gösterilmemesine isyan ediyorum. Başımın arkası ağrıyor yine. Hani geçmiş yıllarda bıraktığım, geçmişin karanlığına gömdüğümü sandığım elim ve keskin baş ağrısı... Yüz yıkamak, kolonya sürmek, yürümek, çay içmek, ada çayı içmek vb... Hiçbir şey şu elim ve keskin baş ağrısını gideremiyor. İlacı yok mu? Üstat Peyami'nin Mahşer'de belirttiği çok etkili bir ilacı var, ama o ilaca sahip olmak ne haddimize! Su yolunu bulur elbette. İsyan değil, sadece gerçekleri kaleme alma...

Hiç yorum yok: