9 Ağustos 2010

YOLDAN GEÇEN İÇİN YOLLAR TÜKENMİŞTİR

Yazmayacağım demiştim ve kesin karar vermiştim. Yazmak da istemiyorum, ama ister itirafname kabul edilsin, isterse bir adamın samimi düşünceleri... Bazı şeyler değişene kadar asla yazmayacağım. Hayatımda bazı şeyleri değiştirene kadar asla yazmak da istemiyorum. Kendimi bildim bileli hep muhaliftim, hep sorguladım, hep mantık aradım. Akvaryumda bir balık gibi olmayı kendime yakıştıramadım. Hadiselere ve davranışlara daima mantıkla bakmaya çalıştım ve insanların çoğu bunu anlayamadı. Belki de gereğinden fazla zekiyim ve fazla zekanın olumsuzlukları beni bırakmadı. Ama bazı şeyler var ki, hayatımda bazı şeyler var ki... Mantığın işlemediği, beynin çözemediği öyle şeyler var ki... Olsun, huylu huyunu bırakamaz. Bazı kör noktalar, gayyalar, hafakanlar, açmazlar var ki... Bazı sorulara yanıt bulana kadar susmak, kabuğuma çekilmek istiyorum. Zaten zahiri dilimle fazla konuşmayan, batıni diliyle haykıran ve beyninin her kıvrımında binbir soruyla cedelleşen ben değil miyim? Artık bütün yolların bittiğini düşünüyorum. Yeni yollar keşfetmek, girift bilmecelere meydan okumak da istemiyorum. Ya bazı girift bilmecelere mutlak yanıtlar bulunacak ya da dil, kalem, beyin, kalp, duygu, duyu ebediyyen susacak...



Her zaman güçlü oldum, genç hissettim, direndim, delice mücadele ettim, düştüğüm yerden azimle kalktım, ama insanın da dayanma gücü belli değil mi? Ruhum bir yönüyle sonsuzluğa bağlı, ama beyin, göz, kalp ve kan zahiren nedir ki?.. Güçlüyüm ve azimliyim, ama hırslı değilim. Sağlıklı ve genç olduğum için mutluyum, ama dünya hayatına asla tapmıyorum. Şu gölgelikte dinlenen bir yolcuyum ve zamanı geldiğinde çekip gideceğim. Gittiğimde, gitme zamanım geldiğinde ne olacak? Bu soruya yanıt veremiyorum. İnkar denizinde boğulmuyorum, ama zaman zaman münafık veya mücrim de olmuş olabilirim. Münafıklık mı? Evet, gizli münafık olmanın şerrinden Allah sakındırsın. İnançlıyım, ama iyi bir mümin değilim. Ama gönlümü ferah tutuyorum. Yaratıcının rahmeti, inanırım ve umarım ki, beni teğet geçmeyecektir. Kur'an'da bu konu hakkında enfes bir ayet var: "Ey huzura kavuşmuş insan! Sen O'ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön. (Seçkin) kullarım arasına katıl ve cennetime gir!"

Araf Ehli kavramını duymuşsunuzdur, değil mi? Kavramın teolojik anlamından burada bahsetmeyeceğim; çünkü dini bilgisi çok güçlü olmayan bir insanım. Üstat olmadığım bir alanda konuşmak abes olacaktır. "Araf Ehli" kavramına teolojik anlam yüklemeyeceğim ve bu kavramı sosyolojik anlamda kullanacağım. Günümüzün "Araf Ehli" kimdir? Önce biraz günümüzden bahsedelim. Değerleri kokuşmuş, ahlaksızlığın hüküm sürdüğü, rüşvetin doğal karşılandığı, insanların vergi kaçırmaktan utanmadığı, memurun işini hakkıyla yapmadığı, yetimin hakkının yendiği, garibanın ezildiği, öz kimliğin unutulduğu, ülke sevgisinin yüreklerden silindiği bir devir... Bu devirde yaşamasına rağmen, kendini binbir pislikten korumaya çalışan, ülke sevgisini damarlarında hisseden, vicdan sahibi olmaya çalışan, ama zaman zaman yanılgıya düşen, affedilebilecek hatalar yapan ve her şeye rağmen "çamura düşen altın" misali saffetini korumak isteyen insanlar var ya... Onlar tam anlamıyla "Araf Ehli" zümresini oluştururlar... Yanan mum misali olamadım, önden giden atlıların arkasından koşamadım, ama en azından "Araf Ehli"nin arasında olmayı başarabilirim.

Güçlüyüm, azimliyim ve cesurca meydan okuyorum... Ama bilmiyorum girift bilmelere çözüm bulabilecek miyim? Çözüm bulamazsam ne mi olacak? Sakince bir gülümseme ve yolculuğa devam... Şu dünyanın muvakkat zevklerine, arzularına tapmadım ve tapmıyorum, ama sozsuzluk için de heybem dolu değil... Olsun, umudumuz boldur... "Sultana sultanlık, gedaya gedalık yaraşır."

Ramazan ayı da yaklaşıyor. Her yerde "Mübarek Ramazan" muhabbeti yapılmaya başlandı bile. Oruç tutmak benim için oldukça zordur; çünkü çay ve kahve içmeden gün geçirmek çok zor. Ramazan pidesi de güzel bir ekmek türü, ama soframa pek uğramıyor. Neden mi? Ramazan pidesi geniş ailelerin tüketebileceği şekilde, büyük yapılıyor. Bense küçük bir aileye sahibim ve ramazan pidesini günlerce bitiremiyoruz. Nimet kutsaldır, ama pidenin de tazesi makbuldür.



Bu bekleme süresini tam olarak tarif edemiyorum, ama rahmetli Peyami Safa'nın MAHŞER adlı eserinin satırlarında beni ve ruhumu bulabilirler. Peyami, sen ne büyük bir yazardın ve benim gibi hep muhaliftin. Yattığın yerde huzurla uyu.



İngilizce öğrenmek bu devirde farzdır. İngilizce öğrenme sürecini sürekli tutabilmek için çok kelime bilmeniz, yeni kelimeler öğrenmeniz şarttır. Oturup da sözlük ezberleyen gerzeklerden hiç olmadım. İngilizce bulmaca çözmek, kelime haznesini geliştirmeye yardımcı olacaktır. Bu konuda tavsiye edebileceğim kaynaklar var: Şule MERİÇ tarafından hazırlanan "İngilizce Bulmacalar 1, 2 ve 3". Ben de aldım ve ilk kitabı bitirmek üzereyim. Unuttuğunuz veya unutmanızın doğal olabileceği kelimeleri bile hatırlamanıza yardımcı olabilecek kitaplar... "Handkerchief" gibi uzun süredir kullanmadığım bir kelimeyi bile anımsamama yardımcı oldu. Meraklıysanız, bu kitaplarıı tavsiye ederim ve fiyatları da oldukça uygun.



Tümüyle maddiyata, güce, refah unsurlarına bakan bir toplum… Bin defa başarılı, zeki ve nitelikli olacağına bir defa zengin ol, güçlü bir ailen olsun ve devamında insanlar sana tapsın. Hani Osmanlı’nın torunları bu topraklarda yaşıyordu, hani şehitlerin kanıyla bu topraklar sulanmıştı, hani bir Türk dünyaya bedeldi… Şehit olan genç fidanlara bakın ve ibretlik halimize vaveyla edin! Hangi güçlü ve zengin ailenin oğlu şehit olmuştur ki… Gariban Anadolu insanının gariban oğlu şehit olur ve ülke ayakta kalır. Kokuşmuşuz işte!... Memur görevini hakkıyla yapmıyor, rüşvet almak doğal kabul ediliyor, vergi kaçıranların yüzü kızarmıyor, gariban ailelerin oğlu şehit oluyor ve birileri zevkin içinde sefilce yaşıyor. Aşağılık insanların ırkı, siyasi görüşü ve dini farklı olabiliyor da. Bakın, Türk-Kürt, Sağcı-Solcu, İnançlı-Ateist… Her kesimin içinde bir sürü yalancı, adi, aşağılık ve sefil insanlar var… Vallahi billahi bu tablodan utanıyorum. Bu toplumu düzeltemem, ama umarım ki pislik olmayacağım, ülkeme ihanet etmeyeceğim, vergi kaçırmayacağım, rüşvet almayacağım, insanların sırça köşklerini başlarına yıkmayacağım…

Geçenlerde gazetenin birinin Pazar ekini karıştırıyordum ve karşıma bir yazı çıktı. Yazının başlığını tam olarak hatırlayamıyorum, ama "intihar eden şairler" konusunu işliyordu. Hatta müntehir şairlerden bazılarının resimleri de vardı. Nasıl üzüldüğümü ve şimdi bile yüreğimin nasıl acıdığını satırlara dökemem. Çoğu 30 yaşının altında, güzel veya yakışıklı insanlar... Keşke intihar etmeselerdi ve aramızda kalsalardı. Müntehir şairlere örnekler vereyim: Rabia Bayraktar, Can İren, Yetik Ozan, İlhami Çiçek, Soysal Ekinci, Nilgün Marmara, Hüseyin Alacatlı, Kemal Taştekin, Kaan İnce, Zafer Ekin Karabay ve Özge Dirik... Zafer Ekin adına dostları bir web alanı hazırlamış: http://www.zaferekin.net/. Allah onlara merhamet eylesin. Gerçekten çok üzücü bir durum. Zafer Ekin'in bir resmini aşağıya ekliyorum.



Artık birçok kavrama inanmıyorum.
Artık daha keskinim.
Artık daha muğlağım.
Artık daha ketumum.
Artık daha azimliyim.
Artık daha öfkeliyim.
Artık daha sessizim.
Artık daha bilinçsizim.
Artık tam anlamıyla bir yeteneğim.
Artık daha çok kendimleyim.
Artık depremler oldu dünyamda.
Artık bütün dünyamı yeniden tasarladım.
Artık her yer güllük gülistanlık.
Artık her yer yangın yeri.
Artık Araf ehlindenim.
Artık Sırat'ın üzerinde cambazlık ediyorum...



Belli bir süre yazmak istemiyorum ya... Belki bir ay, belki de sonsuza kadar... Son yazıma Necip Fazıl'dan bir şiir eklemek istiyorum. Belki tekrar yazarım, belki de bu son yazımdır. Tekrar yazamazsam, internetin tozlu raflarına kalksın yazdıklarım... Selametle...

YATTIĞIM KAYA

Bu akşam o kadar durgun ki sular
Gömül benim gibi kedere diyor.
İçimde maziden kalma duygular
Ağla geri gelmez günlere diyor.

Ey gönül, gidenden ümidini kes!
Kaçan bir hayale benziyor herkes,
Sanki kulağıma gaipten bir ses
Buluşmalar kaldı mahşere diyor.

Enginden engine koşarken rüzgâr,
Bende bir yolculuk heyecanı var...
Yattığım kayaya çarpan dalgalar
Çıkıver bir sonsuz sefere diyor.