20 Eylül 2011

SÜTÇÜ İMAM'IN MEZARINDAN KESİTLER

Çınarlı Camii bahçesinde meftun olan Sütçü İmam'ın mezarından ve camii bahçesinden resimler aşağıda bulunmaktadır. Çınarlı Camii mi? Uzunoluk Hamamı'nın karşısında, ara sokaktan girince... Küçük, ama oldukça sevimli bir camii...













19 Eylül 2011

KAHRAMANMARAŞ'TAN YANSIYANLAR 2

Ahır Dağı'nın eteklerinde bulunan TERAS'ta çektiğim iki adet resimi aşağıya ekliyorum. İlk resimde Abdülhamid Han Camii bütün ihtişamıyla yer almakta. Teras'a giderseniz dikkat edin, dağın eteklerinde olduğunuz için üşüyeceksinizdir.





Ünlü Bahtiyar Yokuşu'nun akşam görünüşü aşağıda bulunmaktadır.



Aşağıdaki apartman resimi nereden mi çıktı? Bir zamanlar üçüncü kat (ön cephede ki ışık yanan daire) bize aitti... Çocukluk hatıraları... Binevler... Bitmek tükenmek bilmeyen kooperatif ödemeleri...



DEVAM EDECEK...

8 Eylül 2011

ESKİLERDEN: PAZAR GÜNLERİ

Seksenli yıllarda doğanlar hatırlar: Bizim sıkıcı Pazar günlerimiz vardı. Pazar günü demek can sıkıntısı ve bunalım demekti. Neden mi? Aşağıda anlatmaya başlayayım.

Tek kanallı, siyah-beyaz televizyonların evlerde bulunduğu günlerdi. Sadece TRT'yi seyredebildiğimiz televizyonlar... Çocuksun, kahvaltıdan önce veya sonra çizgi film seyretmek istersin, ama mümkün mü? Hayır, asla mümkün değil... Kahvaltı yaparken "Pazar Konseri" veya "Pazar Kanseri" ne alakaysa!.. Evet, Pazar günleri Batı Klasik Müziği yayınlatan bir devlet zihniyeti... Çağdaşlaşmak ve Batı toplumuyla bütünleşmek... Resmi adı "Pazar Konseri"ydi ama halk arasında "Pazar Kanseri" olarak bilinirdi. "Pazar Kanseri" başladığı zaman, televizyon özenle kapatılır ve kahvaltı huzurunun bozulmasına izin verilmezdi.

Öğle vakitlerinde yüreğim buram buram yanmaya başlardı; çünkü yoğun ve kızgın banyo saatleri beni beklerdi. Evlerin sobalı olduğu, tüplü şofbenlerin yeni yeni piyasaya çıktığı, Pazar günlerinin toplumun genelince umumi banyo günü olarak kabul edildiği ve banyolarda kazanlı sobaların bulunduğu yıllardan bahsediyorum. Kazanlı soba mı? Örnek bir resmi aşağıya ekliyorum.



Çocuktuk ve kendi başımıza yıkanma lüksümüz mevcut değildi. Rahmetli babam tarafından yıkanırdım. İnanılmaz derecede sıcak bir banyo, yaz sıcaklarını özlettiren soğuk bir hava ve başımızdan aşağı dökülen kaynar sular. Belirteyim, şampuanlar yeni yeni piyasaya çıkmaya başlamıştı. Saçımızı yıkamak için Hatay sabunu veya beyaz kalıp Haci Şakir kullanılırdı. Yorgun ve haşlanmış olaraktan banyodan çıkar, soğuk holden geçer ve sobanın çıtır çıtır yandığı oturma odasına teşrif ederdik. Sobanın etrafında giyinir ve kaderine razı olmuş koyunlar gibi otururduk. Allah'tan, Red Kit başlardı da biraz gülerdik. Merdaneli çamaşır makinesi çalıştırılmamışsa, elde yıkanan çamaşırlar sobanın çubuklarına asılır ve ıslak çamaşır kokusu bütün evi sarardı.



Akşam yemeğini müteakip, öğrencilerin belası "ev ödevleri"... Canınız sıkıla sıkıla, elbette zoraki yapılan ödevler... Banyonun verdiği rehavet, çamaşır kokulu nemli oda, cehennem gibi sıcak soba ve oturma odası, buz gibi diğer odalar, sobanın üstünde fokurdayan çaydanlık, yere serilen döşekler, yer yatakları ve erkenden uyumalar...

Elbette çocuk kalmamız mümkün değil ve yıllar şaha kalkmış koşuyor. Ama 1980'li yıllar ister istemez özleniyor. Çocukluğum, hatıralar, yoksunluklar, kalabalık aile meclisleri ve geri gelmeyecek nice güzellikler...

6 Eylül 2011

BEN DEDEMİN TORUNUYUM

Rahmetli dedemin "HÜR ADAM GAZETESİ"nde yayınlan mektubu... Tarih mi? 8 Eylül 1959... Benim kahraman, çileli ve mücahit Mustafa Dedem...









2 Eylül 2011

ESKİLERDEN: KURMALI ÇALAR SAATLER

Cep telefonunu bilmediğimiz yıllardı ve henüz çocuktum. Masum, zamanın akmasının tanığı olmayan, kasvetten ve elemden uzak bir çocuk... Kurmalı çalar saatimiz vardı. Modern zamanın yeni yetme gençleri bilmez, ama her evde muhakkak kurmalı çalar saat bulunurdu. "Tik tak tik tak..." sesleri hayatın tam da içindeydi. Pilli çalar saatlerden bahsetmiyorum. İki tane kurma anahtarı bulunan çalar saatlerden bahsediyorum. Bir anahtar saatin normal çalışması için, diğer anahtarsa zilin çalması için...



Kurmalı çalar saatlerin "tik tak" sesleri... Beyninizin içinde yankılanan "tik tak" sesleri... Hele yeni yatmışsanız ve herkes uyuduysa... Tik tak, tik tak... İsterseniz ninni, isterseniz de sinir bozucu sesler...

DEVAM EDECEK...