29 Nisan 2010

AKVARYUMDA BALIK

Akvaryum
Dar mı dar
Balık
Aynı çevre
Aynı hareket alanı
Aynı dünya
Akvaryumda balık
Bir yanda denizler
Ama
Denizler çok uzak
Durağanlık
Sabitlik
Sıkıcılık
Aynı devran
Aynı seyran
Abbas yine yolcu
Aynı sen
Aynı ben
Aynı biz
Kimine vur patlasın
Kimine çal oynasın
Kimi akvaryumda
Kimi denizde
Kimi okyanusta
Akvaryumda balık
Akvaryumda balık
Aynı sefa
Aynı cefa
Aynı sevinç
Aynı hicran
Akvaryumda balık
Ben
Sen
O
Biz
Siz
Onlar
Hepsi
Akvaryumda balık
Varılan nokta aynı
Kimi uyanık
Kimi rüyada
Kimi aziz
Kimi rezil
Kimi köle
Kimi sultan
Akvaryumda balık
Varılan yer neresi
Belli
Çok belli
Kimi görür
Kimi inkar eder
Akvaryum da
Deniz de
Okyanus da
Aynı yere akar
Nereye mi
Karanlık kabre
Ben
Sen
O
Köle
Vezir
Sultan
Akvaryumda balık
Bu dünya
Bu gezegen
Bu evren
Dar bir akvaryum
Sakın şaşırma
Anla işte
Akvaryumda balıksın
Bak
Anla
Ve gör
Nerde Sultan Süleyman
Nerde zavallı köle
Nerde efsunlu güzel
Hepimiz akvaryumda balık
Ben
Sen
O
Akvaryumda balık...

20 Nisan 2010

EV KAVRAMINA YAHYA KEMAL'İN PENCERESİNDEN BAKMAK

Ev kavramı ve Yahya Kemal'in ev hakkında fikirleri, özlemleri vb...

DEVAM EDECEK...

HAZİRAN'ın Ortalarına kadar olamayacağım...

14 Nisan 2010

NÜKLEER ENERJİDEN İÇ DÜNYAMA

Nükleer enerji konusuna kısaca değinmek istiyorum. Çevreci geçinenler hakarete başlayabilir, ama ben kulaklarımı kapadım. Çevreci dostlar diyorlar: "Hidro elektrik, rüzgar enerjisi ve jeotermal gibi seçenekler yeter!". Efendim, enerji çeşitliliğine ben de taraftarım, ama yetemezler. Masum göründüklerine de bakmayın. Bir HES masum olabilir mi? HES yapıyorsunuz ve güzelim ormanlar, vadiler vb su altında kalıyor. Efendim, nükleer enerji kirli enerjiymiş. Efendim, temiz enerji diye bir şey yoktur. Enerjinin bütün türleri az çok bize, canlılara ve çevreye zarar verir. Tamam, Karadeniz'de çok zengin enerji kaynakları olduğu söyleniyor, ama bugünümüze bakalım. Ülkemin kullandığı doğal gazın yaklaşık % 6o'ı nereden temin ediliyor? Rusya'dan, eski adıyla Moskof'tan. Klişeleriniz vardı: "Ayıdan post, Moskof'tan dost olmaz." ve "Koministler Moskova'ya!". Hani, ne oldu ve şimdi dolarlarınızı Moskova'ya aktarıyorsunuz.". Sizin çevreciliğiniz, Türklüğünüz bu mu?Heyhat, şaşarım size! Bu duruma kim sebep oldu? "MAVİ AKIM"ı hayata geçiren zihniyet... Mesut Yılmaz ve takım arkadaşlarını bir defa daha kutluyorum. Enerjide Rusya bağımlısı ve taraftarı bir zihniyet mi Türkiye sevdalısı? Rusya'nın en büyük korkusu ne? Bünyesindeki Türk ve Müslüman toplumların bağımsızlık elde etmesi. Bu korkusunu kim kurcalayabilir? Elbette Türkiye. Türkiye'yi nasıl frenleyebilir Rusya? Enerji kartıyla. Rusya özetle Türkiye'ye şunu söylüyor: "Turan hayaline kapılma. Kapılırsan, enerjini keserim.". Efendim, durum böyle, ama biz iç siyasetin saçma sapan konularıyla zamanı tüketiyoruz. Laik, muhafazakar, Türk, Kürt, Sünni, Alevi, HSYK, katsayı sistemi vb derken kendimizi tüketiyoruz. Başka devletler dış siyasete odaklanmış, ama biz iç siyasetin saçma gündeminde boğulmuşuz. Nükleer enerjiye karşı çıkanlar da, eminim ki, iç siyasete odaklanan ve gözlerini dış dünyaya kapatan insanların arasında yaşıyorlar. Bu konuyu kapatacağım, ama Medyedev ve Putin'e helal olsun. Rusya'yı eski günlerine döndermek için derinden ve zekice hareket ediyorlar. Yıl 2010, ama biz daha "Türban" konusunu halledemedik. Yabancı bir bayan mini etek giyse veya türban taksa, bu durum beni ilgilendirmez ki. İsteyen mini etek giysin ve isteyen de türban taksın. "Nükleer Enerjiye Evet!"...

Bu adamları örnek alalım:



"Bir Kadın Bir Erkek"in ilk sekiz bölümü DVD'ye aktarılmış. Dün akşam 8'den sonra işten çıktım ve markete uğradım. Market nerede mi? Bursa'dayım ya. DVD'lerin arasında "Bir Kadın Bir Erkek" DVD'sini gördüm ve satın aldım. Bakalım, hafta sonu izlemeye başlayacağım. Demet Evgar'ı "Emret Komutanım" ve "Erkekler Ağlamaz" dizilerinden hatırlıyorum. Ya, "Erkekler Ağlamaz" ne güzel bir diziydi, ama ansızın yayından kaldırıldı.

Bir Kadın Bir Erkek:



Erkekler Ağlamaz:



Cuma akşamı, aksilik olmazsa, Bursa'dan ayrılmış olacağım. Birkaç saat sürecek uçak ve taksi yolculuğundan sonra evime varmayı umuyorum. Birkaç haftadır evimden uzağım ve otellerde kalıyorum. Evimde çay demlemeyi, sabah kahvaltısı yapmayı ve uyumayı özledim. Bursa çok güzel bir şehir, ama sonuçta yabancısıyım. Akşamları hava soğuk oluyor ve dışarıda fazla kalamıyorsunuz. Gündüzleri güneş insanı ısıtıyor, ama şube denetimini bırakıp da Bursa'yı dolaşmam abes olur. Fazla dolaşamasam da, Bursa'nın ve Bursalı kızların güzel olduğuna kanaat getirdim:)

12 Nisan 2010

FİKRİMDEN KARMA KARMA

Ahmet TÜRK'e saldırı olmuş. Saldırı karelerini haberlerde seyrettim. Tamam, ben de pkk'nın amansız düşmanıyım, ama yine de üzüldüm. Hani, Türk ve Kürt Malazgirt'ten beri kardeşti. Ne yapıyoruz, anlayamıyorum. Birbirine düşman olan milyonlarca insan var. Bir tarafta hayatının baharında şehit olan binlerce asker ve öbür tarafta evinden uzakta, bir dağ başında öldürülen teröristler... Bu kan ne zaman duracak. Türkiye hepimize yetmiyor mu, anlayamıyorum. Ne oldu bize ki kardeş kardeşe düşman oldu.



Çok plancı bir insanım ve hedeflerimde sapmalar olduğu zaman üzülüyorum. Neden mi çok plan yapıyorum? İşkolik bir insan olma ihtimalim çok yüksek, ama kendimi rahatlatacak formüllerim de var. Ne yapayım, başarılı olmak istiyorum. Hırs mı? Asla değil. Sadece ve sadece "AZİM". Rekabet ve kıskançlık mı? Asla ve asla değil. Başkasını kıskanan, başkasının ayağını kaydırmaya çalışan ve başkasının başarıları yüzünden kendini yiyen aptallardan değilim. İnsanın en büyük rakibi kendisidir. Başkasını kıskanmak ne saçma bir duygu ve ne mutlu ki bu duygu bende coşamıyor. Benim rakiplerim belli: Tembelliğim, kalbim, gençlik ihtiraslarım ve iyi niyetim. Başkasının kazandığı parayı kıskananları da asla anlayamıyorum. Para kazanmak elbette güzel, ama aşırı zengin olmayı asla istemiyorum. Ne yapayım, muvakkat dünyanın sefil lezzetlerine tapmak istemiyorum. Uygulamada aksaklıkların olabilir, ama niyetim bundan öte değil. Dürüstçe kazanılan para yeter de artar bile. Derviş olalım demiyorum, ama dünyanın kokuşan maddiyatına tapmayı istemiyorum. İtirazı olan mı var? Gidin ve çöplüklere bakın. İtirazım ve öfkem kendi zaaflarımadır.



Programlamaya adım atmaya karar verdim. Neden mi? Bilgisayar karşısında kilitlenip kalmak istemiyorum. Uzmanlık hedefim yok, ama derdime çare bulacak kadar çabalayacağım. QBasic en uygun başlangıç olacak gibi. Önce kendim temel oluşturmaya çalışacağım ve daha sonra sertifikalı programcılık kursuna iştirak edeceğim.

GÜNÜN SÖZÜ: "Ben denetçiye/müfettişe/murakıba ÜSTAT demem, eğer bilgisayar karşısında klitlenip kalıyorsa:)".

11 Nisan 2010

BURSA'DA BİR AKŞAM

Bugün ikindi civarında Bursa'ya geldim. Daha önce Bursa'ya hiç gelmemiştim. Dışarda soğuk bir hava var, ama kaldığım otelin kaloriferi yanıyor. Akşama doğru biraz dışarı çıktım. Bursa'ya gelip de iskender yemeyen var mıdır? İskenderin lezzetini arttıran nedir? Tereyağdır elbette. İskenderin üstüne erimiş tereyağı dökülmez olur mu? Evet, itiraf ettim. Tereyağlı iskender yeme gafletinde bulundum. Yemekten sonra biraz dolaşma fırsatım oldu. Tam bilemiyorum, ama Bursa güzel bir ile benziyor. Şehrin ortasında gürül gürül coşan bir ırmak var. Bu sevimli ırmağın kenarında, yukarısında güzel bir çay bahçesi var. Çay bahçesine gittim ve sade Türk kahvesi siparişi verdim. Zannettim ki Çerkez'in Kahvesi'nde içtiğim zehir zıkkım, acı kahvenin tadını bulabileceğim. Çerkez'in Kahvesi mi? Sivas'ın ünlü kahvehanesidir. Çok sevdiğim bir yazarın çok güzel bir kitabı var: "Altıncı Şehir". Altıncı Şehir'de Çerkez'in Kahvesi'ne çok özenle vurguda bulunulmuştur. Geçen kış 2 hafta Sivas'ta kaldım ve Çerkez'in Kahvesi'nde acı Türk kahvesi yudumlama fırsatı da buldum. İzmir'de Kızlarağası Hanı'nda da Türk kahvesi, erbabına layık pişirilmektedir. Konuyu dağıttım, ama Bursa'da içtiğim Türk kahvesi beni hüsrana uğrattı.

İskender Kebap:



Altıncı Şehir:



Bursa'dan bahsediyorum ya... Biraz daha devam edeyim. Evli değilim ve müstakbel eşim öfkelenecektir, ama Bursa'nın kızları gerçekten çok güzel:) Allah sahiplerine bağışlasın, ama "Doğal Sarışın" diye betimlenen Türk kızlarının varlığına Bursa'da şahit oldum. Neyse, bu konuyu uzatırsam başımı ağrıtabilirim.

Gerçek Sarışın:



Bunları yazarken kulağım da radyoda. İşçi Bayramı'na atıfta bulunan bir habere kulağım çarptı. Arkadaş, Mayıs ayı da gelmiş ve kapıya dayanmış. Zamanın böyle hızla akmasına ve gençliğimin tükenmesine "İtirazım Var!". Müslüm Baba'nın dillendirdiği "İtirazım Var" şarkısını bilirsiniz. Müslüm Baba dedim ya, Babanın bakışları insanı başka alemlere götürmüyor mu:) Dalga geçmiyorum. Ustalara saygımız sonsuzdur.

Müslüm Baba:



Dün bir arkadaşın evinde kaldım. Birbirimize takılıp durduk ve ben sürekli güldüm. Gülerken nefesimin kesildiği oldu. İnsan olarak kendimden utanmam gerekli; çünkü şu adaletsiz dünyada ağlayan milyonlarca insan var. Ne garip bir dünya; çatlayana dek gülenler ve hüzün denizinde boğulan mazlumlar iç içe... Dün çok güldüm, ama bu iyiye işaret. Yılan zehiri yuttuğumdan bahsetmiştim. Artık nefesim kesilene dek gülüyorum. Demek ki yılan zehrinin etksinden bütünüyle kurtulmuşum. Sürekli gülmeden bahsedip de rahmetli Kemal Sunal'ı hatırlamamak mümkün mü? En kısa sürede Kemal Sunal filmlerinin tamamını satın almak istiyorum.

Gülen Adam:



Gece yeni başlıyor, ama çok geç olmadan uyumak zorundayım. Yarın sabah erken uyanmam gerekli. Bankada, şube çalışanlarına kızmaktan ziyade üzülürüm. Yarın sabah şubeye geldiklerinde sinirleri bozulacak; çünkü kasa sayımına hazırlanan Murakıp/Internal Auditor tarafından şube girişinde karşılanacaklar. Haftanın ilk günü ve mesai daha başlamamış, ama karşılarında kurumun iç denetçisi... Ne yapayım, işimi aşk derecesinde seviyorum. Neyse, uykunun ön hazırlıklarına başlayayım. Dişimi fırçaladıktan sonra uyusam iyi olacak. Selametle.

9 Nisan 2010

ÜSTATLAR.NET HAKKINDA

Bu yazı kısacık olacak, ama belirtmek istedim. Çeşitli bankalarda çalışan üstatlar bir web sitesi hazırlamışlar. Üstat ne mi demek? Denetim, teftiş ve kontrol alanlarında istihdam edilen herkesin çok yakından bildiği bir kavramdır "Üstat". Belirttiğim alanlarda kıdemi olan herkese "Üstat" denir. İşte, bazı teftiş kurulu müfettişleri ve iç kontrol denetçileri bir araya gelmişler ve bir web sitesi hazırlamaya karar vermişler. Ben de bu sitenin kurucu üyelerinden biri olacağım. Adresi ne mi? ( http://www.ustatlar.net )

Web sitemizi ziyaret edebilir ve üye olabilirsiniz. Ben de katkılarda bulunacağıma inanıyorum. "Üstatlar.net" sizlerin de desteğiyle büyüyecek diye umuyorum.

6 Nisan 2010

SOĞUK BİR NİSAN AKŞAMINDAN YANSIYANLAR

Yeşilçam çoğumuzun hafızasında geniş yer tutar. Elbette büyük hataları olmuştur, ama Kemal Sunal, Şener Şen, Halit Akçatepe, Kadir Savun gibi çok sayıda üstadı saygıyla anmamak mümkün müdür? Yeşilçam'ın güldürü filmlerine özel bir sevgim vardır ve en başta Hababam Sınıfı gibi klasiklerin DVD'lerini temin etmek istiyorum. Aşk filmleri bana çok saçma gelir, ama Tarık Akan'ın ve Gülşen Bubikoğlu'nun oynadığı "Ah Nerede Vah Nerede"yi nedense çok beğeniyorum. Vallahi, şimdi bile fırsatını bulsam seyrederim.



Bu blog'ta zaman zaman yazılar yazıyorum. Daha önce de mahlas kullanmadan yazıyordum. Evet, gerçek kimliğimi belirterek yazıyordum, ama eski blog'u sildim. Artık yazdıklarımı silmek istemiyorum, ama bu sıralar canım hiç yazmak istemiyor. Yazmayı geçtim, tek kelime bile konuşmak istemiyorum. Yazılarımda bilime, sosyolojiye, tarihe fazla değinmiyorum; çünkü Türk toplumu Haydar Dümen'den ve Güzin ablamızdan ötesini okumayı biliyor mu ki?.. Geyik bir yana, bu sıralar canım hiçbir şey istemiyor. Dilime kilit vurmak ve kalbimle haykırmak istiyorum. Kalbim haykırıyor ve insan arıyorum. Susmak erdem mi? Hayır, elbette hayır. Siyasetçiler, köhne insanlar, doktorlar, bilim adamları, dansözler konuşsun, ama ben bu sıralar susmak istiyorum.



İyi bir kul değilim ve zaman zaman haddimi aşıyorum, ama yakın zamanda ilahi adalet tarafından iki defa ödüllendirildim. Benim hayır bildiklerimde şer ve şer bildiklerimde hayır varmış.



Gündeme aldığım konular belli: Certified Internal Auditor ve TOEFL... Susarken hedeflerime koşmak istiyorum. Hedeflerime çoktan ulaşmam gerekirdi, ama ne yazık ki irademin hakkını veremedim. Hedeflerime koşmak istiyorum, ama bazı engellerden ürkmüşüm gibi.

Kendi kozamı örmeyi öğrenmem de gerekli. Bu konu beni çok zorluyor ve zorlayacak, ama mecburum. Kendi kozamı örmek mi? Bu konu çok derin ve benliğin her noktasında izleri var. Mütekamil bir insan olmak çok zor. Cümlelerin çok kapalı olduğunun farkındayım. Aslında seçtiğim her kelimede sonsuz anlam var, ama kalp ve gönül gerekli... Kendi kozamı örmeliyim ve yepyeni ufuklara kanatlanmalıyım. İpek böceğinin hikayesi çok üzücüdür. Kendi kozamı örmeliyim bir an önce. Artık kanatlanmak, ahvalimi beyan etmek ve zamanı gelince defterimi teslim etmek istiyorum.

Teknolojiye hayranlığım giderek artıyor. Dışarda soğuk bir hava var ve bir otel odasında bilgisayarımın başındayım. Internet üzerinden TRT FM'i dinliyorum ve yalnızlık duygum bir nebze azalıyor. Internet üzerinden canlı radyo yayını dinleyebilmek güzel bir şey. Teknoloji, sana teşekkür ederim.

Hayatı seviyorum ve insan olarak yaratıldığım için teşekkür ederim. Hayatın her anı aynı değil. Hele hırçın bir ruha sahipseniz, kalbiniz ve beyniniz iflah olmaz muhalifse, emin olun ki imtihanınız daha büyük. Evet, imtihan içinde imtihan ve hırçın bir benliğin meydan okuyuşu...

Suskunluk iyi kabul edilmez, ama biraz daha susmaya karar verdim. Bu kifayetsizlik, kararsızlık veya umursamazlık değil. İnsan beyniyle ve kalbiyle konuşmayı da bilmeli ve uygulamalı.

Bir otel odasının loş ışıkları altında bu satırları yazıyorum. Dışarda yağmurlu bir hava var. Uykum geldi ve az sonra uykunun kollarına kendimi bırakacağım. Bu akşam kafein almadım ve bu nedenden dolayı uykum geldi. Aslında uykuyu hiç sevmem, ama uyku sırasında her şeyden kurtuluyorsunuz. Fakirde uykuda aynı, Firavun da... Uyku insanları eşitliyor. Uyuyacağım ve yeni güne başlamayı bekleyeceğim. Uyku için "küçük ölüm" tabirini kullanırlar. Nefesim dolmamışsa yeni gün beni bekliyor. Ya nefesim dolmuşsa? Bilemem, ama hiçbir zaman hırslarımla şu dünyaya saldırmadım. Hırs ve azim kavramlarını karıştıran cahillerden değilim. İnsanlar bitmeyen bir hırsla şu dünyanın sefil ve muvakkat zevklerine saldırıyor, ama ibret almak için hastaneler, mezarlıklar ve çöplükler yeterli. Evet, uykum geldi ve yeni güne başlayabilmenin umuduyla uyuyacağım.

Haftaya büyük ihtimalle Bursa'da olacağım. Şaşırdığım bir gerçek, ama hayat yeni haberlere gebe. Bursa'da yeni bir başlangıcın temelleri atılmalı. Daha önce Bursa'yı görmedim. Bakalım, ben Çelebi'nin Bursa'yı da görmesi gerekliymiş. Bursa'yı gördüm diye madalya kazanabilir miyim? Geyik bir yana, nasibimde Bursa'yı görmek de varmış.

Bu yazıyı burada bırakıyorum. Canım ne mi istiyor? Tanju Okan'dan şarkılar dinlemek istiyorum. Rahmetlinin çoğu şarkısını severek dinlerim, ama özellikle Dostlarım ve Çocukluğum şarkılarına bayılıyorum. Selametle.