11 Nisan 2010

BURSA'DA BİR AKŞAM

Bugün ikindi civarında Bursa'ya geldim. Daha önce Bursa'ya hiç gelmemiştim. Dışarda soğuk bir hava var, ama kaldığım otelin kaloriferi yanıyor. Akşama doğru biraz dışarı çıktım. Bursa'ya gelip de iskender yemeyen var mıdır? İskenderin lezzetini arttıran nedir? Tereyağdır elbette. İskenderin üstüne erimiş tereyağı dökülmez olur mu? Evet, itiraf ettim. Tereyağlı iskender yeme gafletinde bulundum. Yemekten sonra biraz dolaşma fırsatım oldu. Tam bilemiyorum, ama Bursa güzel bir ile benziyor. Şehrin ortasında gürül gürül coşan bir ırmak var. Bu sevimli ırmağın kenarında, yukarısında güzel bir çay bahçesi var. Çay bahçesine gittim ve sade Türk kahvesi siparişi verdim. Zannettim ki Çerkez'in Kahvesi'nde içtiğim zehir zıkkım, acı kahvenin tadını bulabileceğim. Çerkez'in Kahvesi mi? Sivas'ın ünlü kahvehanesidir. Çok sevdiğim bir yazarın çok güzel bir kitabı var: "Altıncı Şehir". Altıncı Şehir'de Çerkez'in Kahvesi'ne çok özenle vurguda bulunulmuştur. Geçen kış 2 hafta Sivas'ta kaldım ve Çerkez'in Kahvesi'nde acı Türk kahvesi yudumlama fırsatı da buldum. İzmir'de Kızlarağası Hanı'nda da Türk kahvesi, erbabına layık pişirilmektedir. Konuyu dağıttım, ama Bursa'da içtiğim Türk kahvesi beni hüsrana uğrattı.

İskender Kebap:



Altıncı Şehir:



Bursa'dan bahsediyorum ya... Biraz daha devam edeyim. Evli değilim ve müstakbel eşim öfkelenecektir, ama Bursa'nın kızları gerçekten çok güzel:) Allah sahiplerine bağışlasın, ama "Doğal Sarışın" diye betimlenen Türk kızlarının varlığına Bursa'da şahit oldum. Neyse, bu konuyu uzatırsam başımı ağrıtabilirim.

Gerçek Sarışın:



Bunları yazarken kulağım da radyoda. İşçi Bayramı'na atıfta bulunan bir habere kulağım çarptı. Arkadaş, Mayıs ayı da gelmiş ve kapıya dayanmış. Zamanın böyle hızla akmasına ve gençliğimin tükenmesine "İtirazım Var!". Müslüm Baba'nın dillendirdiği "İtirazım Var" şarkısını bilirsiniz. Müslüm Baba dedim ya, Babanın bakışları insanı başka alemlere götürmüyor mu:) Dalga geçmiyorum. Ustalara saygımız sonsuzdur.

Müslüm Baba:



Dün bir arkadaşın evinde kaldım. Birbirimize takılıp durduk ve ben sürekli güldüm. Gülerken nefesimin kesildiği oldu. İnsan olarak kendimden utanmam gerekli; çünkü şu adaletsiz dünyada ağlayan milyonlarca insan var. Ne garip bir dünya; çatlayana dek gülenler ve hüzün denizinde boğulan mazlumlar iç içe... Dün çok güldüm, ama bu iyiye işaret. Yılan zehiri yuttuğumdan bahsetmiştim. Artık nefesim kesilene dek gülüyorum. Demek ki yılan zehrinin etksinden bütünüyle kurtulmuşum. Sürekli gülmeden bahsedip de rahmetli Kemal Sunal'ı hatırlamamak mümkün mü? En kısa sürede Kemal Sunal filmlerinin tamamını satın almak istiyorum.

Gülen Adam:



Gece yeni başlıyor, ama çok geç olmadan uyumak zorundayım. Yarın sabah erken uyanmam gerekli. Bankada, şube çalışanlarına kızmaktan ziyade üzülürüm. Yarın sabah şubeye geldiklerinde sinirleri bozulacak; çünkü kasa sayımına hazırlanan Murakıp/Internal Auditor tarafından şube girişinde karşılanacaklar. Haftanın ilk günü ve mesai daha başlamamış, ama karşılarında kurumun iç denetçisi... Ne yapayım, işimi aşk derecesinde seviyorum. Neyse, uykunun ön hazırlıklarına başlayayım. Dişimi fırçaladıktan sonra uyusam iyi olacak. Selametle.

Hiç yorum yok: