17 Ekim 2013

BİR ZAMANLAR KURBAN BAYRAMLARI

Nostalji yapma peşinde değilim, ama 30’lu yaşlarda bir genç olarak 80’li ve 90’lı yılları da yaşadım. Farklıydı, cidden hayat farklıydı o zamanlar. Teknolojide yaşanan ilerleme, yüksek bir katsayıyla, insanı ve toplumu değiştiriyor. Ama şu da kesin: İnsanı insan yapan birçok güzellik teknolojiye yenilmiştir.

Bu yazım kurban bayramı hakkında. Uzun yılardır çok et yemekten hoşlanmıyor olsam bile, kurban bayramı hakkında yazmak istiyorum. Haşa, zaten kurban da et bayramı değildir. Kurban demek yardımlaşmadır, aç olana fayda sağlamaktır, insanlar arasında birliğin yeniden tesisi demektir. Aciz hassasiyetimle, kurbanın manası hakkında çok sayıda hususu burada sıralayabilirim.

Teknoloji çağında, şehirlerde kurban kesemez olduk. Sitede yaşıyorum. Kurbanı nerden alacağım, nerde muhafaza edeceğim ve kime kestireceğim ve kime dağıtacağım… Şehir karmaşasında, her bir sorunun yanıtı kocaman bir muamma. İşte, teknoloji bizi böyle tembelleştirdi ve bahane üretmeyi bize çok iyi öğretti. Vekaletle kurban kestiriyorum. Modaya ben de uydum.

Ben çocukken, kurban bayramı demek heyecan demekti. O güzelim heyecanı en azından 10+ yıl yaşamak nasip oldu bana. O heyecan ne zaman bitti, tartışılır; ama şimdi konumuz bu değil. Bir çocuk için heyecan ne manalı bir kelime aslında! Bayramlar, yeni alınan kıyafetler, iyi bir harçlık, alınan patlaklar, satın alınan kurbanlık arkadaş… Evet, hepsi ayrı bir heyecan… Kurbanlık arkadaş demem şaşırtmasın. Cidden, kurbanlık için alınan keçi veya koyun bir arkadaş demekti benim için.

Kurban bayramı heyecanı bayramdan en az bir hafta önce başlardı. Bir hafta boyunca doya doya heyecan yaşamak, yüreğin pır pır atması… Öyle bir heyecan dünyası ki, sanırsın o dünyada acı, üzüntü, hastalık, sınav stresi, kavga ve ölüm gibi şeyler asla bulunmaz! Aynı zamanda çok yorucu bir heyecan… Yorucu mu? Akşam olunca, yorgunluktan gözlerim kapanırdı. Kendi arkadaşım yetmiyor gibi, diğer arkadaşlara da ayrılan mesai ve bakım…

Devam edecek...




29 Eylül 2013

FACE'TEN KALANLAR

Face sayfamı anı sayfasına döndürdüm, ama yazdıklarıma kıyamayıp buraya da ekliyorum...

***

Güneş doğdu doğacak... Şimdi deniz kenarında yürümek, yorulunca kayalara oturmak ve sonra ufuk çizgisini, denizin mızmız dalgalarını ve geçen gemileri seyretmek... Hele o mızmız dalgalar kayalara çarpınca, çıkan o şahane ses var ya... Sanki içli bir hikâye veya ağıt gibi... Ve akabinde, kahvaltını denize bakarak yapmak... Sımsıcak çay, çıtır simit ve kaşar... Ve hadi, birde vapur sefası... Mesela Konak'tan Bostanlı'ya veya Kadıköy'den Büyükada'ya... Bu nasıl bir hayal ya! Adana'da yaşıyorum:)

***

Doğru söze ne hacet... Fatih Altaylı'ın Haber Türk'te bugün yazdığı yazıyı muhakkak tavsiye ediyorum. 35 yaş üstü insanların çözüm sürecinde mihenk taşı olduğunu belirtiyor. Alt yaşlarda durum vahimmiş... Bazen diyorum içimden... Ne olacaksa olsun artık. Terör ve pkk gündemden nasıl düşerse düşsün diyorum. Belki yanlışım, ama bana yar olmayan memleketi PKK'ya yar etmem, hatta dar ederim. Madem canlımıza yetmiyor memleket... Olmadı mı, hepimize mezar olarak yeter de artar bile... Canlıyken yaşayamıyorsak kuzu kuzu, yatarız dar bir kabirde. Anadolu son kaledir ve biz canlıyken asla düşmeyecektir... ANADOLU BU MİLLETİN SON KALESİDİR.!..

***

Bugün aslan sürüsünden birisi yediği kuzulardan ve kuzuların aileleri olan koyun ve koçlardan özür dilemiş bir masal dünyasında... Ölmeden önce helalleşmiş... Aferin, çok büyük ve basiretli bir aslanmış. Allah rahmet eylesin...

***

Etiketi ve kalın sırtı ve tanıdığı olanlar çoktan Üsküdar'ı geçti, ama geride mal piyadeler, kimsesizler ve teknikerler kaldı...

***

Burnu büyük olanlar var ya... O karanlık mezara girdikten en fazla birkaç ay sonra o koca burnunuz toprağa düşecek! Gereksiz tevazu bence de aptallık, ama mutedil tevazu bir erdemdir...

***

Çin'in 50 yıllığına Ukrayna'dan toprak satın alması... Bizim bazı zerzevat Çin'e ve Mao'ya bayılır, ama Çin Türk Dünyası için habis bir urdur. Doğu Türkistan Çin işgali altında inlemektedir ve kadim Türk toplumu olan Uygurlar kadim mağdurdur. Beslenmek için başka ülkelerden toprak satın alan, böcek ve kopek yiyen bu iğrenç Çinlilerin umarım soyu en kısa sürede kurur...

***

Seçimler bitene kadar, siyasi yorum yapmayacağıma söz veriyorum:) AKP, CHP, MHP ve BDP... Hepsine, haksız olduklarında, laf atıyorum ya... Gıcık olanlar olmuş bana... Bundan sonra şarkılar, türküler ve eller havada:) Ama herkese topçu kışlası, gezilecek park, kurt çiftliği ve devletçik vaadimi de yazın zihninize:)

***

Gecenin sabaha dokunan hayırlı ve güzel bir saatinde uyanmamı sağlayan olişimize cidden çok teşekkür ediyorum:) Bu saatlerin dinginliğini ve huzurumu çok seviyorum. Şehrin itibarsız ve hoyrat gürültüsü yok ne güzel. Sadece cırcır böcekleri ve uluyan köpekler...

***

Erkek dediğin az konuşmalı ve çok düşünmeli. Biraz sus be abiciğim, biraz...

***

Heybeliada Ruhban Okulu ve Rum üniversitesi... Elbette 6-7 Eylül ayıbımızdır, ama böylesine abartı adımlara karşıyım. Dış politikada mütekabiliyet esastır. Yani Batı Trakya Müslüman Türk toplumu kendilerine ait üniversite ve din eğitimi veren okul açabilir mi? Açamaz! Yunan milli eğitimi soydaşlara aynı hakları vermediği müddetçe, bizim böyle çılgın demokrat olmamız abes ve sakıncalı bir iştir.

***

Emekli olma fikri, erkekler için, bir saçmalık bence. Bayanlar için zaten en güzel meslek anne olmak ve annelere sendika ve emeklilik hakları zaten yasak, ama sağlıklı bir erkeğin emekli olmayı arzu etmesi abes ve beleş bir şey... Sağlığın yerindeyse, en azından bir sahaf aç ve huzurla geçir ahir ömrünü.

***

Sonbahar akşamlarında dolmuşla eve gitmeyi hiç sevmiyorum. Denizli 6'dayım. Acilen güzel bir helikopter iyi olurdu. Dürüstlük nereye kadar? İhale yoluyla, rüşvetle, torpille, bilmem ne zıkkımla devleti soyanlar var ya... Helikopter değil, en kallavi uçak alacak kadar zenginleştiler. Şaka bir yana, kamu malıyla şişenler en kısa zamanda balon gibi patlarlar inşallah. Artık bu memlekette vatansever gençlerin de yüzü gülmeli...

***

Memleket hasretini gideren Aksu TV'ye teşekkürler... Fıstık ezmesinden mumbara, bademli şekerden suluyağlı köfteye, ekşili çorbadan çöreğe... Hepsini ekrandan da olsa görmek güzel. Hele firik var ya... Badem ve firik:)

***

Sen kendini öven olma, yeren de... Bilgini ve tecrübeni bırak da başkaları övsün. Neden mi yazdım? "Her şeyi ben yaptım." düşüncesine sahip biriyle birkaç saat geçirdim de ondan...

***

İstanbul takımlarının maçları bence biz Anadolu insanını böyle germemeli. Daha fazla İstanbul haberi, daha fazla İstanbul'un zenginleşmesi ve Anadolu'nun fakirleşmesi demek!

***

Kalem tutan, çanta taşıyan, kitap yaprağı çeviren bu elim var ya; gerektiğinde vatanını yani namusunu korumak için silah tutar ve kurşun sıkar! Ülkemden nefret eden bütün kalleşlere duyurulur... Yıldırım Gürses üstadın "Eller Eller" şarkısı gibi...

***

Yöneticilerine ve amirlerine tereyağlı davranışlar sergileyenler, lütfen biraz çaktırmadan yapın bunu. Çok bariz belli oluyor ve görünce, sizin adınıza bizzat utanıyorum...

***

Hüseyin Sözlü Ceyhan'ı bir dünya şehri yaptı da sıra Adana'ya mı geldi? Aytaç Durak marifetiyle ve yardımıyla büyük bir köy olduğunu tescilleyen Adana'ya cidden bir kurtarıcı gerek...

***

Vergi kaçırmak adi bir suçtur. Vergi haddinin yüksek ve vergi yasalarının adaletsiz olduğundan şikayet ediyorsanız, gidin mahkemelerde hakkınızı arayın... Kazandığım her kuruş için takır takır vergi verirken, bana kimse hikaye anlatmasın. Vergi yasaları bence de adil değil, ama vergi kaçırmama bahane olamaz bu...

***

İktidar şakşakçısı değilim... Sayın Başbakanın orman çok, ama yol medeniyettir benzeri sözleri oldu. Çok yanlış... Yol yapmak için orman katledilmez. Gerekirse viyadük, yer altı tüneli vs. kullanıp, ormanları korumak zorundasınız. Bu arada belirteyim: Kanal İstanbul ve 3. havalimanı gibi projelere külliyen karşı çıkan CHP zihniyetine de karşıyım. Kalkınmaya evet, ama çevreye duyarlı projelere dayanıyorsa...

***

Geleceğin ve hatta bugünün savaşlarında uzun menzilli savaş uçakları ve füzeler en önemli konu. Yani her şey hava kuvvetlerinin güçlü olmasına bağlı. Kara kuvvetleri ağırlıklı yapılanmaya sahip kahraman Türk Ordusu'nun değerli komutanlarına duyurulur...

***

Sabah kahvaltısını Kahramanmaraş'ta Şelale Park'ta üç adet bazlama ve çayla yapınız, efendim. Bazlama dürümünde muhakkak yağlı keçi peyniri olmalı...

***

Hükümetimizin en büyük hatalarından birisi İSTANBUL sevgisini abartmasıdır. Bana diğer illere yapılan hizmetlerden veya verilen teşviklerden bahsetmeyin. En kallavi teşvik, hizmet ve yatırımlar İstanbul'a... Unutulmasın, Türkiye sadece İstanbul'dan ibaret değil...

***

Rus ruleti ünlü sayılır, ama benim ülkemde milyonlarca insan en kallavi otomatik tüfeklerle Türk ruleti oynamak zorundadır...

***

Kader nehrinde akıntıya karşı kulaç atarsanız, emin olun ki kolunuz da kırılır, umudunuz da... Siz senaryo yazmayı tasarlarken, size verilen rol bile kesinleşmiştir.

***

Bilim adamları henüz tanımlanamayan 320,000 virüs olduğunu ve çoğunun ölümcül olabileceğini belirtmişler... Azrail'e bahane gerek.

***

İnsan bir çınar gibidir eğer ruhunu kaybetmemişse... Asil, haysiyetli ve derin... Ama devrilirse, tekrardan yeşeremez. Belki birkaç tane küçük yeşil dal çıkar toprağın üstüne ürkekçe. Ve çınarlar ayakta ölür.

***

Garibanları, fakirleri, hastaları, kimsesizleri, sokakta yaşayanları, öksüzleri ve yetimleri zehirli kimyasal gazla öldüreceksin. Gazı Esad'dan alırız ve böylece Rusya ve İran bize tekrardan aşık olur. Toplumda sadece sağlam insanlar kalınca şahane olur. Ve böylece süper yeni nesil türetiriz. Hitler başaramadı bunu, ama biz yaptık mı en iyisini yaparız. Hem Hitler'in ruhuna da bir hoşluk ulaşır. Süper yeni nesil bize çağ atlatır ve muasır medeniyetler bize gıptayla bakar. Bu Mustafa da kimyasal temizlikte mevta olur, ama vatan sağ olsun. Biz gençler ölsek ne olacak sanki? Yaşamak değil, ölmek âdettir zaten bizim kültürümüzde...

***

Satış&pazarlama revaçta, ama uzmanlık gerektiren teknik işleri kim yapacak? Uzaydan adam mı ithal edeceksiniz? Tamam, muhasebe gibi klasik işler gözden düştü, ama ya gözden düşmeyenler? Ve geri dönüşler azaldığında ve bataklar çoğaldığında, sizi kurtaracak can simidi satış&pazarlama politikaları mıdır? Ve sivrisinekler varsa, kim teşhis edecek ve çözüm önerecek?

***

Ukala olmanın da bir altyapısı ve ahengi olmalı. Mesela adam Boğaziçi'ni bitirmiştir, sonra Harvard'ta yüksek lisans yapmıştır ve sonra en kallavi bir yerde işe başlamıştır... Anlarsın bu adamı ve saygı duyarsın. Ama benim gibi mütevazi bir geçmişi olanların burnu büyük olmasını anlayamıyorum. Az biraz belini kırmak gerek. Temeli olmayan ukalaya en fazla "kifayetsiz muhteris" denir. Ben mi? Mütevazi bir memur ailesinde büyümüş ve bundan gurur duyan, ukala olmaktan hoşlanmayan bir insanım işte...

***

İlla yazdırcaklar... Sabret, nereye kadar? Demokrasi herkes içindir ve bu yaşıma kadar hep demokrat oldum. Demokrat olduğum için ateist arkadaşlarım da var, muhafazakar arkadaşlarım da... Yetti zihniyetinize! Eski bir ODTÜ'lü (ODTÜ Fizik maceram) olarak yazıyorum! Utanıyorum sizin faşist tavırlarınızdan! Bir bayanın başı açık olsa size ne, kapalı olsa size ne! Artık kılıçlarımı çıkardım ve her türlü polemiğe hazırım. Demokrasi herkes içindir ve sadece "Beyaz Türkümsüler" için değildir. Evet, bunlar Türkümsü... Sorsan Yakutistan ve Tannu-Tuva neresi bilmezler, ama her ne hikmetse bunlar kendini ulusalcı sanırlar... Yeter, sizi gidi Türkümsüler!

***

Kendimi otogar ve otobüs uzmanı gibi hissettim:) Sağ olsunlar, şube aracıyla otogara bırakıldım. Gaziantep otogarı ve otobüs firmaları hakkında sorular sordum şubeci arkadaşa, ama bilemedi sorduklarımı:( Fark ettim ki birçok şehrin otogarını ve firmalarını iyi biliyorum. Bu beni çokkk mutlu etti. Vesselam:-)

***

Parti kuruluş dilekçesini verdim. Adı mı?.. DİNCİ KEMALİST SÜLEYMANCI İNÖNÜCU MAZOŞİST TÜRK SOL NURCU KOMÜNİST KÜRT LAİK DEMOKRAT PARTİ... Üye olmanız önemle rica olunur.

***

İdeolojik sataşmalara başlamama cidden az kaldı. Kalp kırmayayım diye sabır çekip durdum, ama mahallenin Nusret Babası değilim... İnadınıza Aczimendi veya Güney Amerikalı komünist veya El-Kaideci olmama ramak kaldı:)

BİR ZAMANLAR BEN DE ÖĞRENCİYDİM

Dokuz Eylül Üniversitesi, Kayseri Talas Lisesi, Kahramanmaraş Gazi Ortaokulu ve Kahramanmaraş Fatih İlkokulu... Hepsinden resim ekledim. Çok farklı görünüyor simalar, mekanlar ve geçip giden zamanlar. Yüksek lisans öğrencisiyim, ama kendimi öğrenci olarak hissedemiyorum artık. Bütün zorluklarına rağmen, öğrencilik güzeldi...

13 Eylül 2013

DERİN BİR KONU

Ve çok derin bir konu... Sünni, Şii ve Alevi meselesi... Kendi fikirlerimden ibaret...

1- 21. YY.'da mezhep kavramının anlamını yitirdiği kanaatindeyim. Bilgi çağındayız. Ve Kur'an hükümleri ve Peygamber uygulamaları herkese açık. "Ben şu mezhebin gururlu bir üyesiyim." diye diretmenin anlamı yok! İlla bir mezhebe bağlı olacaksan, sus ve bu konu senle mezara kadar gizli kalsın.

2- Mezhep konusunda kimsenin damarına basmamak çok önemli. Örnek sinir cümleleri: " Sünniler Ehl-i Beyt'i sevmez ve Muaviye'ye değer verirler." veya "Aleviler namaz kılmaz ve saz çalıp eğlenirler." veya "Şiiler Halife Ömer'i sevmedikleri için zındıklığa yakın bir yerdedir." gibi... İhtliaflı konularda susmak, susmak ve yine susmak gerek.

3- Alevilerin Müslüman olmadığını iddia etmek bence büyük vicdansızlık... Bunu iddia eden Sünniler cidden vicdansız... Aleviliğin illa ki İslamiyet'ten farklı bir din olduğunu iddia eden Alevi kardeşler de var. Lütfen, acele karar vermeyin bu konuda... Düşünün, düşünün, tekrar tekrar düşününün...

4- Nusayriler... Bence kesinlikle Alevi değiller. Sünni kesim onları GULAT olarak tanımlıyor, ama ben susuyorum. Nusayriler kendini anlatmalı... Cidden gizli inançları var mı, yoksa efsane mi; emin değilim... Ama Alevi olmadıkları kesin. Doğu Akdeniz'de çok sayıda Arap asıllı Nusayri vatandaşımız olduğunu unutmamak gerek? Cidden Nusayrilik hakkında çok efsane var.

5- Cami ve Cem evi birliği deniyor. Peki camiler bir mi? Sünni ve Caferi camileri bile ayrı çoğu coğrafyada. Peki bir olmak mümkün mü ve bir olmak asimilasyon mu? Niyetinize bağlı... Samimi olarak birlik olabilir ve bu asimilasyon olmak zorunda değil. Yani aynı bahçenin içinde bu kültüre ait ibadethaneler olsa ve saygıyla herkes ibadetini etse, ne güzel olmaz mı?

6- Gelelim Diyanet'e... Cem evleri de elbette devlet tarafından desteklenmeli. Yani dedelerin maaşı ve cem evlerinin ihtiyaçları ve yeni cem evleri açılması için devlet desteği zorunlu. Aynı şey camiler için de geçerli. Devlet desteği ne zaman mı gereksiz olur? İbadethaneler kendilerine ait vakfa sahip olur ve vakıf kira, bağış gibi düzenli desteğe sahip olur... İşte o zaman...

26 Ağustos 2013

FACE YAZILARIM

İnsan bir çınar gibi olmalı. Yani kökleri derin ve öldüğünde bile ayakta, mağrur... En acı yansıması bu millette, Tanzimat'tan itibaren Avrupa'ya giden ve orada bütün geçmişinden kopuk, sefil bir hayat süren gençlerle ilgilidir. İnsan bir çınar gibi yaşamalıdır ve çınarlar ayakta ölen ulu ağaçlardır...

*****

Aynı fakülteden ve bölümden mezun olduğum Mustafa Ajlan Ekinci 2012 Mayıs'ta rahmetli olmuş, ama ben bunu Google sayesinde yeni öğrendim. Cidden ayıp bana, yazık bana ve bizlere... Mülkiyeliler birbirine nasıl bağlı, ama biz ölen arkadaşları bile duyamıyoruz. 9 Eylüllü olmak bir şereftir:(

*****

Kutsal topraklar Suudi rejimi tarafından işgal edilmişken, birden fazla hac ve umre yapıp Suudi devletini iyice zengin etmek ne kadar İslamidir, sormak gerek... Unutmamak gerek ki Suudi rejimi İsrail'in gizli müttefikidir. Hac ise, imkanınız varsa, sadece bir defa farzdır. Defalarca gidip, o satılık rejime katkı sağlamamak gerek...

*****

Diren Mısır ve İhvan! Darbecileri destekleyen lavuklar bir araştırsın... Mısır'da insanların önemli bir bölümünün baba veya anne tarafının Türk kökenli olduğunu görsünler bir ve bu insanların ne kadar Türkiye sevdalısı olduğunu öğrensinler. Osmanlı ve öncesinde Mısır'da hakimiyet kuran Müslüman Türk devletlerini bir araştırsınlar. Diren Mısır ve İhvan, yüce haysiyetinle... Ey Mısır, sen Seyyid Kutupların diyarısın...

*****

Faşist olsam kime ne, Kemalist olsam sana ne, Nurcu olsam ona ne, komünist olsam onlara ne! İdeolojik tavsiyelerden ve sataşmalardan bıktım. Yanıt vereceğim tek tek, ama o zaman da hır çıkacak...

*****

CCSA önce abes geliyordu, ama önemini artık kavradım... İç denetimde 3 alan öne çıkacak: Hile denetimi (CFE), kontrol özdeğerlendirme (CCSA) ve BS denetimi (CISA)... BS denetiminde uzmanlaşmam, temel kavrayışın ötesinde, bu vakitten sonra çok zor... CCSA, seni sevmeye başladım artık:)

*****

DABBE serisi çok uzamadı mı? Tamam, heyecan var, ama sanki cinlerle yatıp cinlerle kalkan bir kesim var ülkemde. Asıl insandan korkmak gerek! Duanı okursun ve cinlerden korunursun, ama insanlar var ya...

*****

İlker BAŞBUĞ'un tutuklu yargılanmasından hoşlanmıyorum. Elbette darbelere karşıyım, ama Genelkurmay Başkanı'na bu yapılmamalı... Ki hırsızlara, tecavüzcülere, pkk'lı terörist bozuntularına bile nasıl müsamaha gösteriliyor. Ve Silivri'den kamu vicdanını sızlatmayacak bir karar çıkmalı. Ve Türk genci için asker olmak onurdur. En büyük ukdem Kulesi Askeri Lisesi'ne gitmemektir. Darbelere sonsuza dek hayır, ama her komutanın da darbeci olmadığını kabul etmek gerek...

*****

Yok oğlu yok... Ülkemi gerçek anlamda düze çıkartacak siyasi kadrolar ne dün vardı, ne de bugün var. Dünün baskıcı CHP'si gibi bugünün AKP'si, MHP'si ve CHP'si bu ülkeyi düze çıkartamaz. BDP'den bahsetmeme bile gerek yok. Adamlar kasaptan et çalma derdinde. AK Parti'nin dış politikası iflas etmiştir, bu tartışılamaz bile ve Tayyip Erdoğan kral gibi davranmaya da meraklı. Öyle, ama Kemal Kılıçdaroğlu mu çözüm olacak, CHP mi? Kılıçdaroğlu'ndan muhtar bile olamaz. Devlet Bahçeli ise tam bir komedi... BDP'lilerin eline de vereceksin bir Kürdistan haritası... Tamam, sevinçten kudururlar o zaman...

*****

"Ah nerede o eski ramazanlar!" diyenlere çok kızıyorum! Çünkü biz de o eski insanlar değiliz ki... Ramazan, kalabalık ortamlarda mana bulur ve insana manevi haz verir. Aynı soyada sahip olduğumuz insanların bile çoğunu tanımaz hale gelmedik mi? Topluca açılan oruçlar ve iftarlar... Devamında teravih namazı... Tekrardan iftara dönelim mi? Önce sıcak bir çorba, sonrasında patlıcanlı bir yemek ve pilav ve elbette cacık... Okkalı bir Türk kahvesi... Devamında bergamotlu çay ve tatlı... Hepsinden güzel olan ise: En yaşlı akrabaların sımsıcak sohbetleri... Yahu, yaşadığım modern ve bıyığı yeni terlemiş mahallenin camisi bile yok ve ezan sesi çok uzaklardan duyuluyor! Avrupa Birliği kapısındaki ülkemde Ramazan bir nostalji oldu bile...

*****

Önceleri İran'ın bölünmesine karşıydım, ama İran adam olmayacak... Tamam, İsrail elbette İran'a saldıramamalı ve İran'da tek bir sivil bile haksız yere ölmemeli, ama artık Güney Azerbaycan'ın bağımsız olmasını istiyorum. İran'ın tek amacı var: Şİİ davasını gütmek... İran'a önceden emperyalizme kafa tutuyor diye sempati duyuyordum, ama BİTTİ...

*****

Şimdi bana bazı arkadaşlar çok kızacak, ama... Muhsin Yazıcıoğlu başkadır, Devlet Bahçeli başka... Ve şimdinin BBP'si ile MHP'si de çok farklı... BBP Osmanlı veya Turan davasını savunuyor gibi, MHP ise ulusalcılığı... Sadece Türklük davasını güderek nereye varabiliriz? Burası Kanada veya Avustralya değil ki... Koskoca Devlet-i Ali'nin bir özetidir benim Türkiyem. Bu güzel özeti sadece Türklükle koruyamazsınız. Daha geniş ve kapsayıcı olmalısınız. Muhsin Başkan, cidden sen çok farklıydın...

*****

Nükleer enerjiye karşı olanlara bütün dereleri, denizleri, çayları, nehirleri vs. içiresim var. Hidroelektrik santraller çok mu temiz veya tehlikesiz? Hayır... Japonya'yı örnek vermeyin bana. Enerjide dışa bağımlı olmak mı özgürlük? Tamam, rüzgar enerjisi ve baraj gibi kaynaklardan azami düzeyde istifade edelim, ama yetmez efendim!

*****

Oruçtan sonra en güzel şey "bergamotlu çay". En az 3, 4 fincan... Ve sonra ilerleyen saatlerde sade, acı, zehir-zıkkım bir fincan kahve ile birlikte bir avuç kavrulmuş fındık... Sigaradan hoşlanmıyorum, ama Ramazan ayında sigara tiryakilerini anlıyorum...

*****

Bu Ramazan ayında bari ülkemde huzur olsa... Cidden, bizi huzur rahatsız ediyor. Ya Afganistan, Irak veya esaret altında Doğu Türkistan vatanımız olsaydı?.. Anlayış ve sabır eksikliğimiz var. Farklı ırktan ve siyasi görüşten ve dinden olanları "Hain" olarak görmeyi bir bırakabilsek... Bu ülke "Göbeğini Kaşıyan Adam" olarak hor görülenlere de yeter, "Sahil Şeritli Züppe" olarak hakir görülenlere de... Ne İzmir gavurdur, ne de Konya Bağnaz... Hayırlı Ramazanlar...

*****

Yapmayın yahu! Mısır'daki darbe kimin işine gelir? Elbette İsrail'in... Tamam, Mursi'den veya İhvan-ı Müslim'den hoşlanmayabilirsiniz, ama İsrail'in işine gelecek bir darbeden hazzetmenin ne anlamı var! Zaten şu dünyada sevemediğim iki ülke var: İsrail ve Çin... İsrail'in Filistin'de uyguladığı zulmü savunacak olanın alnını karışlarım. Çin'den ise Doğu Türkistan ve Tibet gibi özerk bölgelerde uyguladığı katliamlardan dolayı nefret ediyorum. Ve Çinli dediğiniz-genellikle- böcek bile yiyen iğrenç insancıklar... Neyse, konuyu dağıttım, ama Ey Mısır Genelkurmay Başkanı olacak dallama, sen Siyonizme hizmet eden aşağılık bir insancıksın ve umarım ki Allah belanı en kısa sürede verir. Evet, Siyonist İsrail'den ve kapitalist Çin'den Mustafa nefret etmektedir. Vesselam!

26 Haziran 2013

HAZİRAN AYI DA BİTERKEN

Bu "Bülbülderesi Mezarlığı"nın iyi araştırılması gerekli. Orada yatan herkesi Sabetaycı ve gizli Yahudi görmek elbette abes, ama burnuma pis kokular geliyor. Oda TV'nin web alanına bakarsanız; Türkiye'ye yön vermiş ve vermekte olan ailelerin çoğu Sabetaycı, ama iyice araştırmak gerek...


*****

Hırsızlığın sınırı nerede başlar ve nerede biter, çok tartışılacak bir konu. Örneğin kopya Windows işletim sistemi kullanmak veya bir kitabın fotokopisini satın almak gibi... Bir insanın cüzdanından para çalmaya çoğumuz utanır, ama sıra kopya Windows kullanmaya gelince, çoğumuz şunları der: "Ya ABD zaten dünyayı sömürüyor. Biz de tepki veriyoruz!". Ama ülkemizde üretilen bir mal veya hizmet başka bir ülkede kopyalansa, hepimiz ne laflar sallarız o gavur ülkelere! Klasik Asyalı kurnazlığı yapmış olmuyor muyuz? Menfaatlere gelince parti, ırk, din vs. kalmıyor... Hepimiz aynı partiden, ırktan ve dindeniz:)

****

Davalar partilere bağlanamaz. Ve oturdukları yerden hiçbir şey yapmayıp, ancak laf üreten ve en küçük bir katkısı olmayan insanların bazı ülküleri sahiplenmesi var ya... Bu fakir Mustafa bir şeyler yapmasa da yapanları sever ve boş konuşanlardan hiç hoşlanmaz... Asım'ın nesli diye dem vuranlar, Asımları bile sevmeyi bilmiyorlar...

******

"Kürtçe Eğitim" konusunda ilk ve son defa fikirlerimi belirtmek istiyorum. Ama en baştan belirteyim: Sataşma istemiyorum. Fikirlerim: 1) Çok sayıda Kürt arkadaşım var. Önce onlara sormak gerek. Yani Kürtler kendi dillerinde eğitim istiyor mu? Eğer istiyorlarsa, bu hakkı engellemek insani değildir. Bunun için referandum yapmak da abestir. Bazı yörelerde veya okullarda örneğin haftalık 8 saat Kürt dilinde dersler koyarsınız ve bu sorun çözülmüş olur. Ve bu da Kürt kardeşlerin Türkiye'mize olan sevgilerini pekiştirecektir. 2) Elbette resmi dil Türkçe'dir. Ve Kürt çocuklar kendi ana dillerini öğrendikleri gibi Türkçe de öğrenmelidir. Bu faşizan bir durum değildir. 3) PKK adlı aşağılık örgütün en temel savlarından birini daha çürütmek için akl-ı selim Türkler ve Kürtler bu konuda fikir üretmelidir. Sataşma olursa, Mustafa çok kızacaktır:)

*****

Sin şına girince mimin kabri bulunalı çok oldu, ama sinden nefret etmek de nesi? Tarih anadan babadan duyulan değildir, belgeye dayanandır ve geçmiş hadiseleri o zamanın şartlarını düşünerekten ve adaletten sapmadan değerlendirmek gerek. Üçüncü köprünün adına isyanınız varsa, marifet Selim adına itiraz etmek değil; köprünün adı "Yavuz ve Pir Sultan" olsun diyebilmektedir...

*****

657 kalksın ve kamu sadece sözleşmeli personel çalıştırsın ve adil, nitelikli ve çağdaş performans ölçütleri gelsin desem, memurlar çok mu kızar? Ama kamu kurumlarında, memurları gördükçe, insan isyan etmek istiyor. Tın tın ve vasat olanlar çoğunlukta ne yazık ki...

*****

Neden çevremdeki bütün solcu arkadaşlarım cebi dopdolu ailelerden geliyor, neden hiçbiri maddi zorluk yaşamamış ve neden hepsi de kapitalizmi iliklerine kadar yaşarken sürekli sol adaletten dem vuruyor? Güzel ülkemin garip tezatlarından birisi... Turan hayaliyle buram buram yanıyorum, ama mantıklıyım. Devletin zalimce uygulamaları sayesinde Kürt sorunu bir sel olup büyümüştür. Aklı selim bir "Turan Sevdalısı" olarak bu gerçeği de kabul ediyorum, ama zengin aile çocuklarının solcu söylemlerini an-la-mı-yo-rum. Cebi dolu, acıdan uzak ve tuzu kuru bütün kapitalist solcu arkadaşların Mustafa alınlarından öper ve saygılar diler...

*****

İlginç bir web sitesi: http://yazarmezar.com/

24 Nisan 2013

TEKRARDAN MERHABA

Aylar sonra merhaba... Hayattayım ve nefes alıyorum:) Yoğunluk, zaman darlığı ve teknik imkansızlıklar vs. derken, yazamaz olmuşum. CFE olduğumu da belirteyim. Birazcık kendine güven ve zaman ayırma... Sırada inşallah CMA var. Ama CMA için ciddi okumalara ihtiyacım var. CIA'yı şimdilik erteledim. CFE ve CMA ile mesleki yeteneklerimi pazarlamak istiyorum... Yanına SQL, sistem ve ağ uzmanlığı eğitimlerini vs. katarak adımlar atmalıyım... Bu arada sabahın 6'sı bile olmadı, ama sela sesi geliyor. Demek ki bir çift göz daha kapandı. Ölüm... Bir yanda umutla dolu olan ben, diğer yanda okunan sela ve toprağa düşecek bir beden... Allah günahlarını bağışlasın...



TURMOB ve SMMM'ler sinirimi bayağı bozuyor. Neden mi? Her şeyi sahiplenmeye çalışıyorlar. İç denetim, hile denetimi, adli muhasebe... Ya arkadaş, boşa mı CFE olduk? TURMOB'a inat, CMA da olacağım ve belgemin fotokopisini TURMOB'a hediye olarak yollayacağım. Küresel düşünün biraz! Her adımda bir SMMM... Her şeyi sahiplenmelerine ne demeli? Sizin belgeniz Edirne'nin ötesinde bir işe yarar mı? Ama suç sadece onlarda da değil. CFE, CIA, CMA vs. ne bilmeyen ve hatta bön bön yüzünüze bakan patronlarda da... TURMOB yakında SMMM'lerin uzman doktor hükmünde olduğunu da iddia eder bu kendine güvenle... SMMM olmayacağım işte! CMA, beni bekle...

Güzel bir sözle şimdilik veda edeyim mi?.. Maharet Sırat'ın üzerinde dans edebilmektir, düz zeminde değil...

1 Ocak 2013

YENİ YILIN İLK YAZISIYLA MERHABA DOSTLAR

2013'ün ilk gününün akşamında bu satırları yazıyorum. Bergamotlu çay ve Erol Evgin nağmeleri... Aylardır yazmıyordum, çünkü zihnim yoğun ve vaktim dar. Aslında bütün insanların vakti dar, ama bu gerçeği kavrayabilen çok az... Saat 00:00'ı bekleyemedik dün gece. Zaten beklesen ne olacak?.. Mesele Hristiyanlık adetlerine sahip çıkma veya çıkmama değil. En değerli hazinemiz yavaş yavaş elimizden alınıyor, ama anlayamıyoruz bunu. En değerli hazine mi? Elbette ömür... Daha dün küçücük bir çocuktum, ama bugün baba olmak üzereyim. Ömür hazinem yavaş yavaş benden çalınıyor işte. Karamsarlık değil bu! Asla, karamsar olmayı kendime hakaret kabul ederim. İtiraz noktam şu: Kafada garip bir şapka, elde kadeh sabahlamak ve bir yıl daha bitti diye sevinmek... İsteyen hindisini de yesin veya tombalasını da oynasın. Sabaha doğru uyandım ve patlama sesleri kulağıma çarptı. Havai fişek seslerinden dolayı sabaha doğru uyandım. Bu soğuk havada uykusuz kalmak ve alkole boğulmak bana garip geliyor, ama ne diyeyim... Herkes özgür... Yazmak istemiyorum bu sıralar. Vesselam.