29 Haziran 2010

MUTLULUK DEDİĞİN

Mutluluk dediğin şu maddelerden ibaret değil midir?

- Bergamotlu çay içmek,

- Zehir zıkkım, acı kahve yudumlamak,

- Kilometrelerce yol yürümek,

- Sabahın serinliğinde bisiklete binmek,

- Bol bol kitap okumak,

- Belgesel seyretmek,

- Sevdiğin dizi ve filmleri seyretmek,

- Nitelikli müzik dinlemek,

- İşinde başarılı olmak,

- Yabancı dil öğrenmek,

- Kişisel gelişimini arttırmak,

- Güzel giyinmek,

- Gemi yolculuğuna katılmak,

- Doğduğun şehri ziyaret etmek,

- Bebekleri ve çocukları sevmek,

- Tatil gecelerinde geç uyumak,

- Bilgisayar kullanmak,

- Internette dolaşmak,

- Pazar günleri gazete keyfi yapmak,

- Vicdanlı olmak,

- Seni yaratana inanmak,

- Ilık suyla duş almak,

- Çiçek büyütmek,

- Bazen susmak ve bazen konuşmak...

Sağlıklıysan ve gücün yerindeyse, yılgınlıktan uzak dur ve her yeni güne umutla başla. Unutma ki sen bir yolcusun ve yol senin, umut senin, irade senin. İşte, yeniden diril ve hayata merhaba de.



Süleyman DEMİREL'den alıntılarla bu yazı bitsin:

1) Ege bir Yunan gölü değildir. Ege bir Türk gölü de değildir. Binaenaleyh, Ege bir göl değildir.

2) Ecevit Anadolu çocuğu, Erbakan İslamcıların çocuğu da biz o..... çocuğu muyuz?

3) Enflasyon düşüyor, domatesten ve biberden buluyorlar. Çıkıyor benden buluyorlar.

4) Türkiye'de petrol vardı da, tankerlerin hortumuna ağzını dayayarak Nazmiye mi içti?

27 Haziran 2010

SEYAHAT ETMEK İSTİYORUM

Ziya Paşa, şüphesiz yanılgıya düşerekten, ne demişti? Aşağıda:
"Diyar-ı küfrü gezdim beldeler kâşaneler gördüm
Dolaştım mülk-i İslamı bütün viraneler gördüm"
. Ziya Paşa yanılmıştı; çünkü Batılı ülkelerin saldırıları sonucunda Osmanlı yorgun düşmüştü ve kendini toplayamamıştı. Tarih konularını burada bırakalım ve asıl konuya gelelim: SEYAHAT ETMEK İSTİYORUM... Seyahat, ama nasıl bir seyahat mı? Bavulumu toplamak ve en az 6 ay sürecek bir seyahata katılmak istiyorum. Hangi ülkelere mi? Sıcağın hüküm süremediği, güneşin aylarca doğmadığı İskandinav ülkelerine ve Rusya'nın Sibirya bölgesine... Seyahat mümkün olduğunca gemi yolculuğu şeklinde geçmeli ve fırsat buldukça da İskandinav ülkelerinde ve Sibirya'da konaklamalı... Sıcak bölgeleri sevmiyorum. Lapa lapa yağan kar ve karlı geceler beni mutlu ediyor. Aşağıdaki resim Norveç'te çekilmiş. Sanki cennetten bir köşe. Resmin çekildiği yerde olacaksınız ve sımsıcak kahvenizi yudumlayacaksınız. Gürültü yok, kalabalık yok, çirkin sesler ve insanlar yok.



Kuzey Işıkları'nı duymayan yoktur. Geçenlerde bir belgeselde izledim ve inanılmaz duygulara büründüm. Kuzey Işıkları gerçekten mucize ve bu mucizeyi canlı olarak gören gözlere ne mutlu. Aşağıya eklediğim Kuzey Işığı resimleri insanı nasıl da cezbediyor. Resimlere aldanmayın. Kuzey Işıkları'nın video görüntüsünü izlemelisiniz ve ışık oyunlarını görünce şaşırıp kalmalısınız.





Rusya'yı da dolaşmak istediğimi belirtmiştim. Rusya'da özellikle bir şehri görmeyi çok istiyorum. Hangi şehir mi? SAINT PETERSBURG... Peki hangi mevsimde? Elbette kış mevsiminde... Aşağıya ise günlük güneşlik Saint Petersburg resimleri ekliyorum. Neden mi? Bizzat kendim Saint Petersburg'a ait kış resimlerini çekmek istiyorum. Nasip olur mu, bilemem.





Bu yazıya bir tane resim daha ekleyeceğim ve yazıyı bitireceğim. Ekleyeceğim resim beni geçmişe, yıl 1995'e götürüyor. Kayseri Erciyes Dağı'na çıkmıştık ve saatlerce kızakla kaymıştık. Ama hava nasıl soğuktu, anlatamam. Zaten resme baktığınızda, kar tipisinden dolayı gözümü açmakta zorlandığımı göreceksiniz. İnsan bu, ömür hızla akıyor. Aradan 15 yıl geçmiş. Ah, Kayseri'de geçen ilk gençlik yıllarım ne güzeldi...

Resim: Erciyes Dağı'nda biz ve yıl 1995. Ben mi? Sağda ayakta duran, gözlerini açmakta bile zorluk çeken genç...

25 Haziran 2010

İLHAN SELÇUK'TAN YAHYA KEMAL'E

İlhan Selçuk da öldü yakın zamanda ve Nevşehir'e defnedildi. Ne çok üzüldüm, ne de def çalıp oynadım. Genç yaşta gelmiyorsa, ölüm doğal bir süreçtir ve adildir. Ölmüş insanların arkasından küfür ve hakaret edecek bir aciz değilim, ama saygılı bir şekilde, ölmüş insanları eleştirebilirim. İlhan Selçuk'u neden mi eleştireceğim? Toprağı bol olsun, ama hayatı boyunca cuntalara ve askeri darbelere selam çaktı. İlhan Selçuk'u, kefenle mezarına indirilirken, televizyonda gördüm. Neden beyaz kefen kullanılır, ama siyah kefen kullanılmaz? Neyse, Allah taksiratını affetsin. Sonuçta 85 yıl gibi uzun bir ömre sahip oldu. Kimse dünyaya çivi çakmaya gelmedi ki 85 yaşında ölen bir insan için bazıları çıldırıyor, anlayamıyorum. Ölüm gibi bazen sevimsiz, bazen de adil bir hakikattan bahsedip de Yahya Kemal'in ünlü şiirini hatırlamamak mümkün mü?

SESSİZ GEMİ

Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.

Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.

Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.

Biçare gönüller. Ne giden son gemidir bu.
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.

Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki, giden sevgililer dönmeyecekler.

Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden.
Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden




Bu yazımda biraz da Yahya Kemal Üstat hakkında kalemi elime almak istiyorum. Aslında Yahya Kemal için müstakil bir yazı yazacaktım, ama nasip burasıymış. Eski dönemlerinde bir Jön Türk, olgunluk dönemlerinde kökü maziye bağlı olan ati... Bizzat kendisi "Ben kökü mazide olan atiyim." der. Gençlik yıllarında, İttihatçılara özenip, yurt dışına kaçar ve yaklaşık 10 yıl ülkesinden uzakta, köklerinden ve değerlerinden kopuk olarak yaşar. Fakat karanlıklarda kaybolmaz ve uzun yıllar sonra ülkesine döner. Yahya Kemal aslen Üsküplüdür ve hayatı boyunca Üsküp'ü özlemle anmıştır. Ülkesine geri döndüğünde, köklerine sarılmış ve yeniden dirilişi hararetle savunmuştur. Üstat köklerinden kopmamıştır, ama bohem hayatının tesiri olaraktan, hayatı boyunca düzenli bir hayata kavuşamamıştır. Üstadın çok defa aşık olduğu söylenir, ama evlenip de huzura kavuşamamıştır. Aşkları hakkında son derece ketumdur, ama en derin aşkı Celile Hanımdır. Celile Hanım kim mi? Nazım Hikmet'in annesi... Ne yazık ki evlenememişlerdir. Yahya Kemal'in Celile Hanıma atfen yazdığı söylenen şu mısralar gerçekten de çok sert ve kırıcıdır:
"Kirpikleri süzgün o ihânet dolu gözler,
Rikkatle bakarken bile bir fırsatı özler.
Aldanma ki sen bir susamış rûh, o bir aç;
Sen bir susamış rûh, o bütün ten ve biraz saç..."

Üstadın Celile Hanıma neden öfke duyduğunu ve ayrıldıklarını bilemiyoruz, ama Nazım'ın da bu evliliğe karşı çıktığı söylenir. Neyse, Üstat bir türlü aradığı huzura kavuşamaz ve otel köşelerinde yaşamak zorunda kalır. Üstat yalnızdır, mutsuzdur ve otele kendini ziyarete gelen arkadaşlarına yalvarır, birazcık daha yanında kalmalarını ister. İşte, Üstat derin buhranlar içinde bir hayat sürmüştür ve mutsuz şekilde aramızdan ayrılmıştır. Üstat hakkında bir kitap tavsiye edebilirim: EVE DÖNEN ADAM...

22 Haziran 2010

KADİM FIRTINALARDAN BU AKŞAMA YANSIYANLAR

Haziran ayını hızla tüketmek istiyorum; çünkü mesleğimle ilgili bir gerginlik noktasından bu ayın sonunda kurtulmayı umuyorum. Geçen her gün insanın kayıp hazinesidir, ama hayat her insana aynı değildir. Kimi için zevke bulanmış bir hayat kadim bir gelenektir, kimi içinse zehir zakkum bir hayat zorunluluktur. Her şeye rağmen insan olmak, sağlıklı olmak ve özgürce nefes almak çok güzel. Bu dünyanın ne zevklerine, ne de dertlerine fazla takmamak gerek. İnsanca yaşayabiliyorsan, vicdanın rahatsa, umursamayacaksın ve her yeni güne gülerek başlayacaksın. İşte, ben de Temmuz ayının gelmesini bekliyorum.

Bu ay evimdeyim. Canım bavulumu hazırlayıp, Pazar akşamları yola çıkmadığım için derin hayretlerdeyim. Şaka bir yana, evimde dinlenmeyi özlemiştim. Akşamları neler mi yapıyorum? Kitap okuyamıyorum ve hedeflerimin peşinden koşturamıyorum, çünkü terfi gerginliği henüz bitmedi. Akşam yemeğinden sonra kadim dostumu yudumluyorum. Kadim dost mu? Zehir zıkkım, şekersiz ve sütsüz kahve. Hangi tür kahve mi? Elbette "ALTA RICA"... Acı kahvenin yanında da bir avuç fındık. Mükemmel bir ikili ve ömrüm boyunca bu ikiliyle dost olmak istiyorum. Alta Rica denemeyin, çünkü kahve erbabı değilseniz, emin olun ki sizi dağıtacaktır. Acı mı acı, yoğun mu yoğun bir kahve türü. Hele benim gibi, şekersiz içmeyi sakın denemeyin:)



Bilgisayar oyunlarında üstat değilim ve hatta oyun oynamayı çok sevmiyorum, ama uzun yıllardır bıkmadan oynadığım bir oyun var: COUNTER STRIKE... Eski dostumun dönüştürülmüş yeni halini oynuyorum artık: COUNTER STRIKE CONDITION ZERO... En çok kullandığım harita DUST2. Elbette özel kuvvetleri seçiyorum, terörist olmuyorum. Bağımlılık mı? Birazcık...



Araba almak için çok geç kaldım. Utanacağım, ama itiraf edeyim: Daha ehliyetim de yok. Bir aksilik çıkmazsa, yakın bir süreçte ehliyet kursuna başlayacağım. Bir düldülüm olsun ve ayağımı yerden kessin. Çok pahalı arabalarda gözüm yok. Orta halli, temiz bir araba almak istiyorum. Ey bankalar, bu meslekdaşınıza uygun kredi verir misiniz? Soruyu değiştireyim mi? Ey çalıştığım banka, neden çalışanların için bir sandık kurmadın? Sandıktan ucuz kredi kullanmak iyi olmaz mıydı:)

Resim: Almak istediğim DÜLDÜL bu mu yoksa?



Birkaç tane zor soru sorup, bu akşamlık ayrılacağım. Yanıtları bende yok gibi...
1) Her insan evlenmek zorunda mıdır?
2) Yalnızlık bağımlılık mı yapıyor?
3) Bende mi yaşlanacağım?

Selametle...

20 Haziran 2010

ÇILDIRMIŞ BİR ŞAİRİN TİTRETEN MISRALARI

Şiir mi, şarkı sözü mü, bilemiyorum, ama yüreği titreten mısralar... İzmir'de öğrenciyken bir yerlerden yazmıştım, ama kimin tarafından yazıldığını bilemiyorum. Şarkı tadında, sade bir dille yazılmış mısralar aşağıdadır.

WHAT SHALL I SAY ?

WHAT SHALL I SAY ?
WHEN OUR NEIGHBOURS
WANT US TO COME TO TEA
THEY DO NOT KNOW YOU ARE NOT WITH ME
WHAT SHALL I SAY ?

WHAT SHALL I SAY
WHEN THE PHONE RINGS
AND SOMEONE ASKS FOR YOU ?
THEY DO NOT KNOW I ASK FOR YOU TOO.
WHAT SHALL I SAY ?

HOW CAN I HIDE THE TEARS INSIDE ?
HOW CAN I FACE THE CROWD ?
I CAN MAKE LIPS OF MINE BE STILL,
BUT MY HEART SIGHS TOO LOUD.

I COULD EXPLAIN THAT
YOU’VE GONE FOR ONLY A WEEK TO SHOP,
BUT AFTER THE WEEK IS UP
WHAT SHALL I SAY ?


Bir şiir daha eklemek istiyorum. Ünlü bir şiir. Şairini bilmeyen yoktur ki kim tarafından kaleme alındığını belirteyim.

SERSERİ

Yeryüzünde yalnız benim serseri,
Yeryüzünde yalnız ben derbederim.
Herkesin dünyada varsa bir yeri,
Ben de bütün dünya benimdir derim.

Yıllarca gezdirdim hoyrat başımı,
Aradım bir ömür, arkadaşımı.
Ölsem dikecek yok mezar taşımı;
Halime ben bile hayret ederim.

Gönlüm ne dertlidir, ne de bahtiyar;
Ne kendisine yâr, ne kimseye yâr,
Bir rüya uğrunda ben diyâr diyâr,
Gölgemin peşinden yürür giderim...


Resim: Serseri'nin büyük şairi



Bu kadar yeter. Yazmak istemiyorum. Selametle.

14 Haziran 2010

ABBAS ve MURAKIP -4-

Abbas: Azizim, Berhan ŞİMŞEK hakkında ne söyleyebilirsin?

Murakıp: Minyeli Abdullah'ı mı merak ediyorsun?

Abbas: Çok gülünç bir durum değil mi? Minyeli Abdullah'tan biraz bahseder misin?

Murakıp: Muhafazakar kesimin simge yazarlarından Hekimoğlu İsmail lakaplı Osman OKÇU tarafından kaleme alınmış bir romandır ve yanlış hatırlamıyorsam 90'lı yılların başında filmi çekilmişti. Filmde kimler mi oynuyordu? Berhan ŞİMŞEK ve Perihan SAVAŞ... Roman teoride Mısır'da geçer, ama pratikte ise TEK PARTİ dönemini muhafazakar bir yazarın dünyasından eleştirir. Filmde ise Berhan ŞİMŞEK Minyeli Abdullah rolünde oynamıştır. Abdullah rejime muhaliftir ve şiddete bulaşmadan fikirlerini savunur. İşte, bugünün CHP İstanbul İl Başkanı Berhan Abi, dün TEK PARTİ dönemini eleştiren bir roman kahramınını ne de güzel oynuyordu!

Resim: Minyeli Abdullah rolünde Berhan ŞİMŞEK



Abbas: Anlamadım ya! Berhan ŞİMŞEK mi TEK PARTİ dönemini eleştiren bir rol kahramanıydı? Ya, CHP kendi köküne kibrit suyu mu döküyor?

Murakıp: Kahkaha atmama izin var mı?

Abbas: Kemal Bey Alevi vatandaşlara kucak açarken, Berhan Abimiz de Sünni vatandaşlara mı kucak açacak:)

Murakıp: ÇARŞAF AÇILIMI devam ediyor:)

Abbas: Beğendiğin bir stratejist söyleyebilir misin?

Murakıp: Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu'nda da görev yapan Doçent Doktor Sedat LAÇİNER'i şiddetle söyleyebilirim. Dış politikaya akılcı bakabiliyor ve hamaset denizinde boğulmuyor. Ne yazık ki insanımız hamasete meraklıdır ve ancak esip gürlemeyi bilir. Dış politika ise bir sanattır ve bu sanata gönül veren nakkaş gibi olmalıdır.

Resim: Sedat LAÇİNER



Abbas: Türkiye eksen mi değiştiriyor?

Murakıp: Bunu söylemek için çok erken. İkincisi, komşularla sıfır sorun politikası akılcı bir yaklaşım, ama kantarın topuzunu iyi ayarlamak gerekiyor. Mazlumun yanında yer alalım, ama ölçüyü de iyi ayarlayalım. Batı düşmanı ve El-Kaide yanlısı bir konuma düşürmeyelim kendimizi. Niyet okuyucularının şerrinden sakınmak gerek. İran'a İsrail tarafından saldırı düzenlenmesini elbette tasvip edemem, ama İran'ı kurtarmaya çalışırken çok dikkatli olmalıyız. Yani, komşularla iyi geçinirken Batı dünyasıyla da ilişkilerimizi sağlam tutalım ve hamasete kapılmadan derdimizi iyi anlatalım.

Abbas: Sen hamasete yakın mısın?

Murakıp: Bireyler hamaset dolu olabilir, ama Türk Devleti hamasetten uzak durmak zorundadır. Bana kalsa, elime silah alırım ve pkk denen örgüt bozmasına karşı mücadele ederim. Ama devletler hamasetle yönetilemez.

Abbas: İran ve Lübnan Hizbullah'ı hakkında ne düşünüyorsun?

Murakıp: Kapitalist sermaye ve savaş lobisi en büyük düşmanımdır. Belirttiğim köpeklere direnen herkes kardeşimdir. Bu bağlamda, Güney Amerika'nın kapitalizme bayrak açan devletleri de kardeşimdir, İran ve Lübnan Hizbullahı'da... Kapitalist sermeye ve savaş lobisi habis ur hükmündedir. Bu habis urlara karşı direnen herkes kardeşimdir. Öyle bir kardeşlik ki din, dil ve ırk ayrılığı olmayan...

Abbas: AB'ye karşı mısın?

Murakıp: Hayır, karşı değilim, ama AB'ye kabul edilmemiz mümkün değildir. AB bizi içine almayacaktır; çünkü AB'ye üye olabilmek için Hristiyan bir ülke olmanız gereklidir.

Abbas: Bir itirazım var. AB üyesi ülkelerde ateizm oranı çok yüksek değil mi? Hristiyanlık vurgusu ne o zaman?

Murakıp: Evet, AB üyesi ülkelerde ateist insanların sayısı sürekli artıyor ve kiliseden kopuş inanılmaz boyutlarda, ama ateist bir insan da Hristiyan kültürüne sahip değil mi? Türkiye, Bosna, Arnavutluk ve Kosova Avrupa'nın haylaz çocuklarıdır ve Avrupa Birliği bu haylaz çocukları kendi evinde istemiyor.

Abbas: Neler yapmayı düşünüyorsun?

Murakıp: Yapmak istediğim çok şey var, ama ne olur insanlar bana engel çıkarmasa... Neden insanlar başkalarıyla uğraşmayı kendine görev biliyor. Beni rahat bıraksınlar. Ben kimseyi rahatsız etmiyorum ve rahatsız edilmek de istemiyorum. Dur, aklıma bir şiir geldi. Üstat Necip Fazıl'dan...

"Ne hasta bekler sabahı,
Ve ne genç ölüyü mezar,
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.

Geçti artık istemem gelmeni
Yokluğunda buldum seni,
Bırak vehmimde gölgeni,
Gelme artık neye yarar"


Abbas: Bir web alanı tavsiye edebilir misin?

Murakıp: Elbette... Üstat Bertan KAYA'nın web alanını tavsiye edebilirim.

http://www.bertankaya.net

Abbas: Dün neler yaptın?

Murakıp: Dün hava cehennem gibi sıcaktı. Fazla dışarı çıkamadım. Evde dizi seyrettim. Avrupa Yakası'nın iki bölümünü ve Hatırla Sevgili'nin bir bölümünü seyrettim. Ya, Hatırla Sevgili ne de güzel bir şarkıdır. Sözleri:

"Hatırla sevgili
O mesut geceyi
Çamların altında
Verdiğin buseyi

Beni mecnun ettin
Sende olasın
Aşkını inkar edersen
Allah'tan bulasın

Bana sen öğrettin
Bu aşkı sevdayı
Ne çabuk unuttun
Beni sen hercai"


Abbas: İnsanın şarkı söyleyesi geliyor... Şarkıların nağmelerinde giderilmeye çalışılan hasretler ve kalbin derinliklerinden gelen sızılar...

Murakıp: Ne diyeyim ki... Şarkılar hasret kokar ve insanın ciğerini yakar... Dur, rahmetli Tanju OKAN'ın Dostlarım adlı şarkısının da sözlerini ekleyeyim. Çok hicranlı bir şarkı, ama çok seviyorum?!

"Dudaklarım kurudu aşk ateşiyle,
Bir damla su verecek o pınar nerede?
Gözlerim bir noktada dalgın soruyor
Yıllardır dost bildiğim sevgilim nerede?

Benim en iyi dostum içkim sıgaram
Onlarda terkederdi olmasa param,
Canım kadar yakınım el oldu şimdi
Dünyada dost denilen kelime yalan

Her akşam efkar basar garip gönlümü
İçerken kadehleri kırasım gelir
Suskun dudaklarımda sessiz bir şarkı
Ah ettikçe içimden bir alev gelir

Nerde bana sevgiyle uzanan eller?
Nerde bana söylenen o tatlı sözler
Büsbütün inançlarım yıkıldı bir bir
Bomboş kaldı dostluğa uzanan eller

Benim en iyi dostum içkim sıgaram
Onlarda terkederdi olmasa param
Canım kadar yakınım el oldu şimdi
Dünyada dost denilen kelime yalan"


9 Haziran 2010

ABBAS ve MURAKIP -3-

Murakıp: Abbas, bana sorular sormaya başlayacaksın, ama ben kitap tanıtımı yapmak istiyorum. Malum, bazı konularda ülkemde referans yayın bulmak çok zordur ve "yönetici yetiştirme fidanlığı" olarak kabul edilen denetim alanında referans yayın bulmaksa hayli zordur. Doktor Tamer AKSOY tarafından kaleme alınan "Tüm Yönleriyle Denetim 1 ve 2" oldukça faydalı bir kaynak, ama satın almak için 2010 baskısını bekliyorum. Mevcutta 2006 baskısı var, ama 4 yılda çok şey değişmiştir. Uygun bir zamanda kitapların kapak resimlerini buraya ekleyeceğim. Almak ve okumak gerek. Neyse, istediğin soruyla başlayabilirsin.

Resim: Üstat Tamer AKSOY



Abbas: Filistin ve Hamas'ı nereye kadar savunmalıyız?

Murakıp: Her zaman mazlumun yanında yer almalıyız, ama Doğu-Batı arasında köprü olma iddiamızdan da kopmamalıyız. Hamas mazlum mudur? Hamas hem mazlumdur, hem de gaddardır. Hamas'ın El-Fetih üyelerine çok kötü davrandığı ve hatta öldürdüğü söylenmekte. Ne yapmalıyız? Hamas'ın aşırılıklarını gidermesi için çabalamalıyız. Yani Hamas'ı ıslah etmek için gayret etmeliyiz. Peki tek haylaz çocuk Hamas mı? Hayır, İsrail'in ne çok gaddar olduğunu belirtmeme gerek yok.

Abbas: Peki tek mazlum Filistinli insanlar mı?

Murakıp: Hayır, Doğu Türkistan'da milli davamız, ama en milliyetçi insanlarımız bile Çin malı kullanıyor ve Devletimin Çin'e karşı sesi çıkmıyor. Uygur şehitlerinin Filistinli şehitlerden ne farkı var ki?..

Abbas: Yorgu ve yıpranmış gibisin.

Murakıp: Evet, zıplama tahtasına çıkmıştım ve ufka doğru zıplayacaktım, ama zıplama tahtasında ayağım kaydı ve çok kötü düştüm. Ayağımı sağlam bastığımı düşünüyordum, ama birileri zıplama tahtasına zeytin yağı dökmüş.

Abbas: Ufka zıplamak da nedir?

Murakıp: En başta, zıplama tahtasının çok sağlam olması gerekli. Milletler ve bireyler ufka doğru zıplamak zorundadır. Ama zıplama tahtasının ve zeminin çok sağlam olması gerekli. Türkiye zıplama tahtasına zaman zaman çıkıyor, ama her defasında bir yerini sakatlıyor; çünkü zemini sağlam değil ve zıplama tahtasına yağ döken çok. Zemini sağlam değil, çünkü kendi tarihinden ve köklerinden kopuk, Batılı olmaya çalışan, ama beceremeyen bir aptal görünümünde. Türkiye ve insanımız Asyalıdır ve Işık Doğudan Doğar. Tamam, Batı'nın kalkınmasına ve demokrasisine imrenelim, ama kökenimizi inkar etmeyelim.

Abbas: Bir konuda kafan çok karışık gibi mi?

Murakıp: Çok mu belli ediyorum? Düşünüyorum, ama karar veremiyorum. İstiyorum, ama aynı zamanda korkularım var. Nimet mi, cefa mı, eza mı, karar veremedim. Biraz daha düşünmem gerekli. Neyse, kaç gündür uykusuzum. Dur, birkaç özlü söz söyledikten sonra ayrılayım.

"İt izi, at izine karışmış."

"Zambaklar en ıssız yerlerde açar."

"Vardır elbette her vahşi çiçekte bir gurur."

"Kadın dediğin İstanbul gibi olmalıdır: Fethi zor ve Fatih'i tek."

Abbas: Gönüldaşım, gidiyor musun?

Murakıp: Sormak istediklerin bitmedi gibi. Daha kitabi bir insan bulsan ve ona sorsan olmaz mı? Bizler mücrimiz ve yaftalanmışız. Neyin yaftası mı? Zevk ve sefa içinde boğulup, insanlığımızı kaybetmiyoruz diye dışlanmışız ve hor görülmüşüz. Ne yazık ki bir güneş değilim ve çağlara ışık tutmuyorum, ama kendi dünyamda bir mum da olsa yakabildim. Keşke gönül erbabı olsaydım, çağlara ışık tutanlardan biri olabilseydim, ama zararım sadece kendime. Bak, gurbette ölenlere ve atına atlayıp da arkasına bakmadan gidenlere bak.

Abbas: Sırdaşım, ne demek istediğini anlayamadım.

Murakıp: İnsanca yaşayabilmek ve insan olmanın hakkını verebilmek... Ama beyhude geçen yıllar, tükenmiş bir toplum, şuursuz kitleler... Bırak, rüşvet denizinde boğulan memur mu, alkolde boğulan sefil mi, yolsuzluk yapan bürokrat mı, vergi kaçıran hırsız mı, can alan mücrim mi, bir sahil beldesinde turist kadınları avlamaya çalışan sefil mi bu ülkeyi kurtaracak, insanlığa faydalı olacak?..

Abbas: Bugün neye sevindin?

Murakıp: Rahmetli Savaş DİNÇEL'in unutulmaz dizisi EKMEK TEKNESİ'nin bütün bölümleri ve rahmetli Kemal SUNAL'ın bütün filmleri inşallah haftaya elime geçecek. Mutluyum:)

2 Haziran 2010

ABBAS ve MURAKIP -2-

Abbas: Yahudi zulmüne karşı ne yapabiliriz?

Murakıp: Türkistan'da Çin, Irak ve Afganistan'da ABD, Çeçenistan'da Rus ve Bosna'da Sırp zulmüne karşı ne yapabildik ki Yahudi'nin hakkından gelelim.

Abbas: Susacak mıyız?

Murakıp: Elbette hayır, ama İsrail'in terörist ordusunun reçetesi savaş ve kandır. İsrail haritadan silinmelidir, ama bu pek de mümkün değil. Elbette sivil Yahudiler düşmanımız değildir, ama terörist İsrail ordusu bozguna uğratılmalıdır. İsrail'in hamisi ABD ve kapitalist sermaye buna izin verir mi? Elbette izin vermezler. Elimizden geldiğince tek dişi kalmış barbarlarla mücadele etmeliyiz, ama ne yazık ki yapabileceklerimiz sınırlıdır.

Abbas: Yahudi düşmanı mıyız?

Murakıp: Asla değiliz. Kundaktaki masum Yahudi bebeğin ne suçu var ki Yahudi düşmanı olalım. Sadece ve sadece adil bir dünya istiyoruz, ama terörist İsrail bu dünyanın habis urlarından birisidir.

Abbas: Sen nasılsın peki?

Murakıp: Çok şükür iyiyim ve terfi gerginliğinden kurtulursam daha da iyi olacağım. İçimdeki fırtınalar çoktan dindi. Sessizlikte ve yalnızlıkta huzur buldum. Kendi kozamı örmeyi öğreniyorum.

Abbas: Kemal Kılıçdaroğlu CHP'yi dönüştürebilir mi?

Murakıp: Hayır. Birincisi, CHP sol bir parti değildir. CHP bürokrasinin ve laik kapitalistlerin partisi konumundadır. Bu ülkede gerçek anlamda sol bir parti mevcut değildir. Kılıçdaroğlu'nun itici gücü de kartel medya ve laik sermaye gücüdür. CHP aynı CHP'dir ve aynı kalmaya devam edecektir.

Abbas: Sağcı mısın?

Murakıp: Derdim ne sağdır, ne de sol... Türkiye'nin kalkınmasını, şehit cenazelerinin bitmesini ve Anadolu insanının yüzünün gülmesini istiyorum.

Abbas: Politikadan hoşlanmıyorsun gibi.

Murakıp: Evet, siyasi bir insan değilim. Seçim zamanı oyumu veririm ve diğer seçime kadar sabırla beklerim.

Abbas: Peki hangi siyasi duruştan nefret ediyorsun?

Murakıp: Darbelere ve cuntalara özlem duyan siyasi duruştan nefret ediyorum. Elbette Türk Silahlı Kuvvetleri bizim için çok özel, ama cuntacıların ordudan tasfiyesini istiyorum.

Abbas: Neler yapacaksın?

Murakıp: Huzurumu bozacak hadiselerden ve kişilerden uzak durmak istiyorum. Huzuru kendimde ve yalnızlıkta buldum. Kendi dünyamın ışığıyla aydınlanmak istiyorum. Evimdeki odamın görünüşünü değiştirmek ve yeni eşyalar almak istiyorum. Yeni eşya mı? Klima, TV, DVD oynatıcı ve güzel bir koltuk... Dizi seyretmeyi çok sevdiğimi belirtmiştim. Avrupa Yakası, Hatırla Sevgili, Heroes ve Lost'un DVD'lerini buldum. Yakın zamanda Ekmek Teknesi ve Prison Break bölümlerini bulmak istiyorum. Kahvemi yudumlarken sevdiğim dizileri seyretmek güzel bir duygu. Elbette bol bol kitap okumak istiyorum. Kendi dünyamda mutlu ve mağrur yaşamak istiyorum. Bazı şeyler için çok geç gibi ve sanki köprünün altından suların çoktan akmasını da bıraktım köprüler de çoktan yıkılmış gibi... Lütfen, huzurumu bozmasınlar ve beni rahatsız etmesinler.

Abbas: Dünyanın bütününü etkileyen iki kavram söyleyebilir misin?

Murakıp: Hırs ve azim...

Abbas: Hırs ve azim mi dünyayı bütünüyle etkliliyor?

Murakıp: Evet, kesinlikle evet... Hırslı insan kuduz köpek gibidir ve etrafına saldırır. Hırslı insanda vicdan ve ahlak hiç yoktur. Bak İsrail'e, kapitalist köpeklere, vergi kaçıran adilere, rüşvet alanlara. Hepsi de hırslı kuduzlardır. Azimli insan çalışkandır, tuttuğunu koparır, başkasını kıskanmaz ve vicdanlıdır. Bu kadar yeter...

1 Haziran 2010

YENİLENMİŞ PLAN

Yol çizilmiş olup, kesin sonuçlar aşağıdadır. Sıralamada değişiklik olabilir, ama 5 yıllık plandır.

1- CIA, Certified Internal Auditor
Uluslararası İç Denetçi Sertifikası

Ayrıntılı bilgiler için:

http://www.tide.org.tr/

http://www.theiia.org/



2- MSCD, Microsoft Yazılım Uzmanlığı

Ayrıntılı bilgi için:

http://www.platon.com.tr/yazilimuzmanligi.htm/



ACL, Bilgisayar Destekli Denetim Yazılımlarından

Ayrıntılı bilgi için:

http://www.komtas.com/

3- Bilişim Yüksek Lisans Programı

Ayrıntılı bilgi için:

http://www.ii.metu.edu.tr/




4- CFE, Certified Fraud Examiner
Uluslararası Suistimal İnceleme Uzmanı

Ayrıntılı bilgi için:

http://www.acfe.com/



Vesselam.