17 Ekim 2013

BİR ZAMANLAR KURBAN BAYRAMLARI

Nostalji yapma peşinde değilim, ama 30’lu yaşlarda bir genç olarak 80’li ve 90’lı yılları da yaşadım. Farklıydı, cidden hayat farklıydı o zamanlar. Teknolojide yaşanan ilerleme, yüksek bir katsayıyla, insanı ve toplumu değiştiriyor. Ama şu da kesin: İnsanı insan yapan birçok güzellik teknolojiye yenilmiştir.

Bu yazım kurban bayramı hakkında. Uzun yılardır çok et yemekten hoşlanmıyor olsam bile, kurban bayramı hakkında yazmak istiyorum. Haşa, zaten kurban da et bayramı değildir. Kurban demek yardımlaşmadır, aç olana fayda sağlamaktır, insanlar arasında birliğin yeniden tesisi demektir. Aciz hassasiyetimle, kurbanın manası hakkında çok sayıda hususu burada sıralayabilirim.

Teknoloji çağında, şehirlerde kurban kesemez olduk. Sitede yaşıyorum. Kurbanı nerden alacağım, nerde muhafaza edeceğim ve kime kestireceğim ve kime dağıtacağım… Şehir karmaşasında, her bir sorunun yanıtı kocaman bir muamma. İşte, teknoloji bizi böyle tembelleştirdi ve bahane üretmeyi bize çok iyi öğretti. Vekaletle kurban kestiriyorum. Modaya ben de uydum.

Ben çocukken, kurban bayramı demek heyecan demekti. O güzelim heyecanı en azından 10+ yıl yaşamak nasip oldu bana. O heyecan ne zaman bitti, tartışılır; ama şimdi konumuz bu değil. Bir çocuk için heyecan ne manalı bir kelime aslında! Bayramlar, yeni alınan kıyafetler, iyi bir harçlık, alınan patlaklar, satın alınan kurbanlık arkadaş… Evet, hepsi ayrı bir heyecan… Kurbanlık arkadaş demem şaşırtmasın. Cidden, kurbanlık için alınan keçi veya koyun bir arkadaş demekti benim için.

Kurban bayramı heyecanı bayramdan en az bir hafta önce başlardı. Bir hafta boyunca doya doya heyecan yaşamak, yüreğin pır pır atması… Öyle bir heyecan dünyası ki, sanırsın o dünyada acı, üzüntü, hastalık, sınav stresi, kavga ve ölüm gibi şeyler asla bulunmaz! Aynı zamanda çok yorucu bir heyecan… Yorucu mu? Akşam olunca, yorgunluktan gözlerim kapanırdı. Kendi arkadaşım yetmiyor gibi, diğer arkadaşlara da ayrılan mesai ve bakım…

Devam edecek...