28 Kasım 2009

DENETİM SEVDASI

Denetim benim için hayattır. Üniversitede öğrenciyken denetçi olmaya karar vermiştim. Hedeflerim büyük, ama sanırım ki çeşitli nedenlerle yavaş davranıyorum. İleri vadede hedefim belli: Bir holdingin İÇ DENETİM BAŞKANI ( CHIEF AUDIT EXECUTIVE ) olmak istiyorum. Neden olmasın? Bu hedefimi gerçekleştirebilmek için almam gereken çok yol var. "Certified Internal Auditor" gibi en az iki uluslararası sertifika almalıyım, bankacılık haricinde bağımsız denetim alanında da tecrübe kazanmalıyım. Hedefim belli, yolum uzun ve yapmam gereken çok şey var. Dışardan bakanlar için oldukça rahat ve havalı bir meslektir denetim, ama öyle yollar almak zorundasınız ki her aşamasında binbir zahmet vardır. Mevzuat, yasalar, yönetmelikler, prosedürler yetişilmez bir hızla değişir ve yenilenir, ama siz her şeyi bilmek zorundasınızdır. En ufak bir hata bile yapmaya hakkınız yoktur; çünkü yapabileceğiniz en ufak hatayı bile zevkle kullanan insanlar muhakkak olacaktır. Bütün zorluklarına rağmen denetimden kopmayı asla istemiyorum. İyi bir denetçi olması beklenen bir insanım; çünkü gereğinden fazla zekiyim, araştırmacıyım, şüpheciyim, sorgulayan bir kişiliğe sahibim. Denetim ve Türkiye hakkında da biraz bahsedeyim. Türkiye'de denetimin kıymeti asla bilinmez ve denetçi için "maliyet yaratan insan" yakıştırması mevcuttur. Türkiye'nin kalkınmasına paralel olarak denetmin önemi de muhakkak artacaktır. Denetimin öneminin arttığı yıllarda bizim de gerçek değerimiz elbette anlaşılacaktır.


Denetçi/Müfettiş/Murakıp adam yalnız olmaya mahkumdur. Sadece kendi devreniz olanlarla arkadaş olabilirsiniz. Siz ne kadar iyi olursanız olun, insanlar sizden pek hoşlanmazlar. Şubeye girersiniz ve çalışanların bakışlarından çoğu şeyi anında anlarsınız. Bazıları gerçekten saygı gösterir, ama nefret dolu bakışlara sahip insanların mecburen yüzünüze gülümsediklerini de anlarsınız. Kimseyle fazla samimi olamazsınız; çünkü denetleyen ve denetlenen ilişkisinin bozulmaması gerekir. Canınız sıkılır, ama bir Allah'ın kuluna içinizi dökemezsiniz. Üstat denilen üst devrelerin durumu tamamen şansa bağlıdır. Kimi üstat gerçekten üstattır, ama bazılanın amacı sizi azarlamak ve küçük düşürmektir. Üstat saçma sapan nedenlerle sizi küçük düşürür, ama sesinizi çıkartamazsınız. Öyle bir meslektir ki ne İsa'ya ve ne de Musa'ya yaranamazsınız. Asla hata yapamazsınız ve her zaman kurulu robot gibi çalışmak zorundasınız.

Dış şubelerde denetim daha da zordur. Akşam olur ve şube çalışanları evlerine dönerler, ama sizin gidecek eviniz yoktur. Yabancı bir şehrin caddelerinde, sokaklarında, otellerinde, lokantalarında zaman durur veya siz zamanın gerisinde kalırsınız. Otel odasında çıldırma noktasına geldiğiniz de olur, ama çalabileceğiniz bir kapı yoktur. Otellerde hayattan koparsınız ve televizyon izleyerek, kitap okuyarak, internette dolaşarak hayata bağlanmaya çalışırsınız, ama derin bir yalnızlık hissi sizi asla bırakmaz. Otel odalarında uyanmak da iğrenç bir duygudur. Uyandığınızda muhakkak başınız ağrır. İnsan evinde kahvaltı yapmaya hasret kalır, ama otellerin kahvaltı salonlarında can sıkıntısı içinde kahvaltı yaparsınız. Bitip tükenmek bilmeyen yolculukları unutmamalıyım. Her yere uçakla gitmeniz mümkün değildir. Otobüs yolculuklarından tiksinirsiniz ister istemez. Cuma akşamlarınız da yollarda geçer, pazar akşamlarınız da. Otobüs yolculuklarında zaman durur ve garip duygular sizi sarıp sarmalar. Bu kadar yeterli mi? Vesselam.

27 Kasım 2009

BAYRAM GECESİ BENDEN YANSIYANLAR

Kurban bayramının ilk gecesi. Müslümanların bayramı, ama dinimden mi kopmuşum veya zamanın gerisinde mi kalmışım ki bayram sevincine sahip değilim. Az önce kahvemi içtim, Türk Sanat Müziği dinliyorum ve gecenin geç saatlerine kadar uyumayı düşünmüyorum. Bayram namazına özellikle kalkmadım, çünkü yalnız başıma namaza gitmekten hoşlanmıyorum. Bayram sevinçleri tek başına yaşanmıyor işte. Çocukluğumun kalabalık bayramlarını özlüyorum işte. Cep telefonumu gün boyunca kapalı tuttum ve hiç kimseyle konuşmadım. Yarın akrabaları ve arkadaşları arayacağım. Bugün sadece televizyona baktım. Bilmiyorum, bugün bir başka gariptim.

Kendimi sorguluyorum bu sıralar; çünkü gereğinden fazla iyi ve hassas bir insanım. Birazcık kötü olabilmeyi başarabilmeliyim. İnsanların kötü olabileceğini unutuyorum çoğu zaman. Güveniyorum, bağlanıyorum, umuyorum, heyecanlanıyorum, ama sırtımdan vurulabileceğimi asla düşünmüyorum. Şu gölgelikte dinlenen garip bir yolcuyum ve zamanı geldiğinde çekip gideceğim. Bu dünya bana ait değil ve asla ait olmayacak. Ama insanlar bitmeyen bir hırsla dünyaya saldırıyorlar. Hey insanlar, bu dünyadan çekip gideceksiniz, ama farkında değilsiniz.

Yakın zamanda çok büyük bir haksızlığa uğradım. Güvendim, inandım, bağlandım, ama umulmaz bir kalleşlikle sırtımdan vuruldum. Bu yetmedi, etkileri devam etti ve suçlandım, hor görüldüm. Aynı yılanın deliğinden defalarca ısırıldım. Suç bende, ama ruh taşıyan bir varlığın böyle alçak olabileceğini asla düşünemedim. Yetmedi, kendi kanımdan insanlar tarafından hor görüldüm ve suçlandım. Ben ne zaman dünyaya çivi çakmayı umdum ki bana saldırıyorlar, beni suçluyorlar... Ama İLAHİ ADALET tecelli ettiği zaman nereye kaçacaklar... Hakkımı helal etmiyorum ve tüm varlığımla haykırıyorum: ZALİMLER İÇİN YAŞASIN CEHENNEM!..

17 Kasım 2009

YENİ KONULAR (Taslak)

Düşünce dağınıklığım geçtiği zaman aşağıdaki konular hakkında yazacağım:

1) Diyarbakır izlenimlerim

2) Deniz sevdası

3) Kitaplarım