10 Ekim 2010

MUHTELİF DUVAR YAZILARI

- ‎29 Ekim 1995... Kayseri Talas Lisesi'nin öğrencileri yürüyüşteydi. İkinici sıradaydım. Sıra mı? Boy sırası... Hava güneşliydi. Ah ki ne ah!.. Aradan 15 yıl geçmiş. Bugünümden çok memnunum, ama ilk gençlik yıllarımı da çok özlüyorum. Aslında yaşlanmak istemiyorum...

- Yarın Cumhuriyet Bayramı... İyisiyle ve kötüsüyle bu ülke, bu devlet ve bu yönetim şekli bizim. Şikayet edip durmanın, Devlet-i Ali Osmanlı hayaliyle yanmanın pek bir faydası yok. Ülkemizi kalkındırmak, insanımızın yüzünü güldürmek ve demokrasimizi ilerletmek zorundayız. Cumhuriyet de, Devlet-i Ali gibi, bizimdir. Mustafa Kemal Atatürk de bize aittir. İnanalım, çalışalım ve ülkemizi düze çıkartalım.

- İş hayatı ve özellikle özel sektör çok yıpratıcı... Üniversitedeyken, sorarlardı ve ben de derdim: "Özel sektör ve denetim tecihimdir. Kamu kuruluşlarında insan rehavete alışır." Ne cesaretse bu! Çok şükür iyi bir işim var, ama bankacılık-denetim zor bir iş. Bankada değil de Maliye Bakanlığı'nda denetim elemanı olsaydım. Mesela gelirler kontrolörü, hesap uzmanı veya vergi denetçisi... Özel sektör zor, yıpratıcı ve yorucu... Bankacılık 1970'li yıllarda cazipmiş. Günümüzün bankacılığı mı? Yıpratıcı, yorucu ve yaşlandırıcı. Şikayet değil, ama devlet memurlarının, maaşlarına itiraz etmelerine çok kızıyorum. Özel sektör çalışanlarının canı çıkıyor ve çoğunluğu, devlet memurlarından daha az maaş alıyor. Özel sektörde çalışanların tamamına Allah sabır versin.

- Saat 01:16'da aniden uyandım. Tekrar uyumayı denedim, ama olmadı. Kalktım, yüzümü yıkadım ve kahve suyu koydum. Masam pencerenin kenarında ve perde biraz açık. Çobanyıldızı'na gözüm çarpıyor. Evlerin ışıkları hep kapalı. Mutluyum, ama düzensizim. Hayatımı bütünüyle düzene koymak istiyorum. Buruk kahve, Mustafa ve hayaller...

- "Ya seferdir ya tahammül anla aşkın çaresi" demiş şair. Diğer konularda nasıl davranacağız? "Sefer-Tahammül" dengesini çok iyi ayarlamak gerek. Sefer, ama ne zaman... Tahammül, ama ne kadar... Neye, kim için, neden ve ne kadar tahammül... Sürekli denge arayışı ve her dengenin içinde milyon tane denge... Ne için? Muvakkat dünya hayatı ve ayağımın altına aldığım sefil zevkler için... Şu dünyaya öylesine tapıyoruz ki ne haysiyet, ne inanç, ne cesaret yok...

- Sorgulamadan kabullenmek bana göre değil... Her şeyi sorguluyorum ve mutlaka mantık arıyorum. Evet, her şeyi sorguluyorum. Yaratılışı bile sorguladım ve Rabbime tekrardan iman ettim.

- Her kıştan sonra mutlaka bahar geliyor, ama insan sabırsız. Baharı hemen bekliyoruz ve sonsuzlukta doğacak bahar güneşi için sabredemiyoruz. Bahane değil, sadece acizliğin itirafı... Büyük kulların imtihanı da büyük olur, ama nice küçük kullar en ufak sıkıntıda tökezler. Aciz olduğumuzu kabul ediyoruz ve imtihanımızın da acziyetimize uygun olmasını diliyoruz.

- Tik tak tik tak... Pazar gecelerini oldu bitti sevmem:( Çocukken, evimizde kurmalı çalar saat vardı. Pazar geceleri erken yatırılırdım, çünkü ertesi gün okul vardı. Hemen uyuyamazdım ve kurmalı çalar saatin "tik tak" seslerine anlamlar yüklemeye çalışırdım...

- Değişim şart, ama değişimi destekleyen irade her şeyden daha fazla önemli...

- Gelecek tatil planım: Büyükada, bir hafta, sonbahar, yağmurlardan önce, sakin bir otel, Hatırla Sevgili dizisini hatırlamak, bol yürüyüş, sahil turu, deniz manzaralı yemek keyfi ve akşama doğru bergamotlu çay...



- İnanıyorum ki sağanak rahmetin altında tatlı tatlı ıslanacağım...

- Saat 21 civarı eve geldim, bir saat kadar oturma odasında oturdum, iki fincan bergamotlu çay içtim, şimdi odamda pencerenin kenarındayım, perde hafif açık, yağmur tatlı tatlı yağıyor, bir fincan ada çayı masamda, TRT FM'de güzel şarkılar... Rabbim, insan olduğum için ve sana inandığım için çok mutluyum. Rabbim, sen kullarını ne olur sev ve korktuklarından emin kıl...

- Sol düşünceli değilim, Sağ görüşlü bir insanım, ama Kılıçdaroğlu'nun söylemlerini olumlu buluyorum. Sağ ve Sol birbirini anlamayı başarabilmelidir. CHP'nin militarist ve aşırı laik unsurları tarafından ayağı kaydırılmazsa, Kılıçdaroğlu'nun toplumsal uzlaşıya katkı sağlayabileceğine inanıyorum.

- "Kafama gökten taş düştü, başımı kaldırdım ve isyan ettim. Sonra bir baktım ki taş değil kocaman elmas... Sonrasında ise hemen şükrettim..."... İnsan böyle işte... Nimete boğulunca unutur, zorda kalınca yalvarır ve zorluktan kurtulunca, nimet sahibini yine unutur...

- İnsan olarak doğduğumuz için ne kadar şükretsek azdır... İnsan değil de bir solucan olsaydık?..

- Mevsimlerden sonbahar ya... "Sonbahar Rüzgarları" şarkısı ne güzel bir klasiktir. Allah kimseyi sonbaharın kasvetine bürümesin... Mutlu olabilmek için çok neden var, ama insan bazen doyumsuz, kör, katı, kırıcı...

- Öfkem şerefimden ve suskunluğumsa asaletimdendir...

- Yassıada'yı unutmadık ve asla unutmayacağız!.. Bu ülkede her zaman demokrasi hakim olacaktır!.. Türk Silahlı Kuvvetleri canımızdır, ama cuntacılar ve cuntacıların sivil dalkavukları nefretimizdir!..

- Sahura kadar bende yine uyku yok... Adaçayı ve kahve... "Hatırla Sevgili" dizisini DVD'lerden seyrediyorum. Ama içim biraz huzursuz; çünkü bugün hiç kitap okumadım. Bu sıralar çok kitap okumuyorum ve bu beni müthiş huzursuz yapıyor. Ramazan ayının bitmesini istiyorum; çünkü güne kahveyle başlamadığımda müthiş öfkeli oluyorum...

- Darbeci Cemal Gürsel, Cemal Madanoğlu, Kenan Evren ve diğerleri... "SAĞ" veya "SOL" görüşlü birçok cana haksız yere kıydınız. Sizi toprak bile kabul etmesin!..

- Üstat Peyami SAFA’nın “MAHŞER” adlı dev eserinin her satırında sanki benden izler var…

- Ayaklar baş olursa kıyamet kopar... Her yerde birkaç tane baş ve sürüyle ayak... Küçümseme değil, çabalayanı yüceltme...

- Hayvani yaratıkların dini, ırkı ve siyasi düşüncesi hiç önemli değil... Ateist veya inançlı, Türk veya Kürt, sağcı veya solcu... Farklı türden çok hayvan görüyorum ve hepsi de farklı kimliklere sahip...

- Umarım ki sadece "ay"lar kaldı!..

- ‎11 N, 23 K... Yeni tür 5 N, 1 K...

8 Ekim 2010

DENETİM ALANINDA KAYNAK ESER 1

Denetim alanında basılmış Türkçe kaynak bulmak oldukça zor; çünkü yakın zamana kadar "Denetim" yönetici yetiştirme fidanlığı" ve "denetçilik" zıplama tahtası olarak kabul ediliyordu. Denetim elemanları arasında, ne yazık ki günümüzde bile, "sabite geçmek" düşüncesi revaçta olmuştur. Sabite geçmek fikrini kafasına yerleştiren, denetçilik mesleğini zıplama tahtası olarak gören insanlar kesinlikle "gerçek üstat" değillerdir. Neyse, konuyu çok dağıttım. Denetim alanında ancak İngilizce kaynak bulmak çok kolaydır. Tamam, İngilizce kaynakları takip edebilirim ve belli bir seviyede anlayabilirim, ama bu durum oldu bitti garibime gider. Arkadaş, Türkçe okumak istiyorum!..

Doç. Dr. Tamer Aksoy tarafından kaleme alınan çok önemli bir kaynak var. Ne yazık ki 2006 yılı baskısı mevcut. Üstada e-posta yoluyla ulaştım ve kitabının güncel baskısının ne zaman yapılacağını sordum. Türk Ticaret Kanunu'nun yeni halini beklediğini belirtti. Yeni baskısı yapılır yapılmaz, enfes kitabını alacağım. Aslında kitabı değil, kitapları... "Tüm Yönleriyle Denetim 1 ve 2".

Resim: Tüm Yönleriyle Denetim 1 ve 2



Kitapların içeriği ana hatlarıyla aşağıdadır:

- Genel Anlamda Denetim
- Bağımsız Dış Denetim
- Uluslararası Denetim Standartları ve Etik İlkeler
- Denetim Süreci ve Denetim Planlaması
- Çalışma Kağıtları, Kalite Kontrolü ve Denetimin Raporlanması
- Denetim Kanıtları, Denetim Riskleri ve Denetim Teknikleri
- Kanıt Toplama Tekniklerinde Örnekleme Yöntemleri
- Analitik İnceleme Prosedürleri (AİP/Analytical Review Procedures)
- İç Kontrol Sisteminin İncelenmesi
- Türkiye Muhasebe Standartları (TMS/TFRS) ve Uluslararası Finansal Raporlama Standartları (UM/UFRS)
- Enflasyon Muhasebesi Modelleri, Mali Tablolarda Yapılacak Enflasyon Düzeltmeleri ve Konsolide Mali Tablolar
- İşletme Bütçeleri, Enflasyon Ortamında Hazırlanması ve Bütçe Kontrolü
- Türk Ticaret Kanunu Uyarınca Anonim Şirket Denetleme Kurulu Tarafından Yapılan Denetim
- Denetim Standartlarının Türkiye Uygulaması: SPK - BDDK
- Uluslararası Denetim Standartlarının Mali Müşavirlik Meslek Yasası Hükümleriyle Karşılaştırılması
- İç Denetim - İç Kontrol - Risk Yönetimi Sistemleri ve Risk Odaklı Denetim
- İşletmelerde ve Bankalarda Bilgi Teknolojileri (IT) ve Bilgi Güvenliği Denetimi
- Bilgisayar Destekli Denetim Teknikleri/Araçları
- Şirketler, Sermaye Piyasası, Aracı Kurumlar ve Bankalarda Denetim
Teftiş, İnceleme ve Kalite Denetimi
- Soruşturma (Investigation): Denetimin Kendine Has, Farklı Nitelik Taşıyan Özel Bir Biçimi

7 Ekim 2010

BİR SONBAHAR AKŞAMINDAN YANSIYANLAR

Hayat bir teraziyse, bu hayatın kefeleri ne olabilir? "Bir varlık, bir yokluk..." desem, olur mu? Dışarıda soğuk bir hava var, benim içimde biraz üzüntü, çünkü birisiyle tartışmak zorunda kaldım. Sonbahar ve tartışma birleşince... İşte, hayat sürekli dengeleniyor. Akşamdan önce son derece neşeliydim, ama akşam oldu ve neşem kayboldu. Kimsenin kalbini kırmak istemiyorum, ama nedense insanlar tartışmayı seviyor. Bir varlık, bir yokluk... Bir sevinç, bir üzüntü... Ey dünya hayatı, insanlar sana tapıyor, ama bazen senden iğreniyorum. Neyse, karamsarlığı dağıtmam gerekiyor. Bergamotlu çay içiyorum, TRT FM dinliyorum ve dışarıda ürpertici bir soğuk... Ey alemleri yaratan yüce varlık, ne olur bizleri korktuklarımızdan emin kıl. Rabbim, kulların çok aciz, ama aynı zamanda inanılmaz isyankar... Rabbim, her şeye rağmen, bütün salaklıklarımıza rağmen bizleri sev, koru, anla ve bağışla. Rabbim, sonbaharın kasvetini yüreklerimizden al ve bizleri istikamet dairesinde yaşat. Rabbim, gönlümüzü burkma ve üşüyen yönlerimizi sen ört.



Hasan Nail CANAT'ın uzun yıllar önce aramızdan ayrıldığını kısa bir süre önce öğrendim ve kalbim inanılmaz burkuldu. Üstat 2004 yılında aramızdan ayrılmış, ama ben yeni duydum. Çocukluğumu renklendiren, bana şuur aşılayan yazarlardan birisiydi. Rahmetli babam tarafından, Üstat Canat'ın şu kitapları bana hediye edilmişti: Nur Dağındaki Çocuk, Bir Küçük Osmancık Vardı, Günahkar Baba ve Yasemen... Her birini defalarca okumuştum ve bugün bile kişisel kitaplığımda özenle sakladığım kitaplar... Özellikle "Nur Dağındaki Çocuk" hayranlığımı cezbediyordu. Afgan mücadelesini, yiğitliği ve heyecanı inanılmaz ustalıkla anlatan bir eser... Üstadımın mekanı cennet olsun.





08.10.2010 Devam:

Sabah öyle yağmur yağdı ki... Uyandığımda başım müthiş ağrıyordu. Kalktım ve kahve suyu koydum. Sabahları bir fincan kahve içmek var ya... Buruk, sıcak ve az şekerli bir fincan kahve... Kremasız ve sütsüz... Yanına biraz fındık ve ceviz... Böyle büyük bir nimete şükredilmez mi? Hazırlandım ve şemsiyeyle dışarı çıktım, ama sırılsıklam oldum. Sabahları kahve içmek, hazırlanmak ve işe gelmek güzel şeyler... Artık günde sadece 1 fincan kahve içiyorum, çünkü daha fazla içmeyeceğime söz verdim. Buna da şükür:) Daha güzel yazılarda görüşmek üzere...

2 Ekim 2010

HAYATA SIMSIKI TUTUNURKEN...

Uzun vakittir yazmıyordum ve yazmak da istemiyordum, ama döndüm. İnzivaya çekilmiştim ve beni yaratan sonsuz güçle hasbihal ediyordum. Dinç bir beyin ve yürekle buradayım. Kul şaşkındır, saçmalar, küser, uzaklaşır, ama alemleri yaratan yüce varlık, kuluna hep sahip çıkar.

Dünyayla paylaşmak istediğim çok konu var...
Ayrıntılarla görüşmek üzere...