11 Ekim 2012

BENİM ÖĞRETMENLERİM VARDI

Eğer şube denetimlerinde değilsem ve bankanın bölge müdürlüğü binasındaki yerime gidiyorsam, sabahları işe giderken bir lisenin önünden geçiyorum. Kamu lisesi ve pırıl pırıl... Canım Talas Lisesi'nin her yeri dökülürdü ve biz öğrencilerden toplanan paralarla PVC pencereler takılabilmişti. Neyse efendim, konuyu dağıtmayayım. Geçenlerde, sabah sersemliği üzerimdeyken, yine o lisenin önünden geçiyordum ve birden bir ses kulağıma çarptı. Elinde bir mikrofon, çağdaş bir öğretmen aynen şunları söylüyordu: "Değerli öğrenciler, lütfen sıraya giriniz!". Aman Allah'ım, ister istemez sırıtıverdim:) Benim değerli öğretmenlerim geldi aklıma... Benim canım öğretmenlerim, eğer sıraya girmekte gecikiyorsak, aynen şu ikazları yapardı: "Oğlum, sıraya girsenize!.. Lan oğlum sana diyorum, aile terbiyesi almadınız mı? Ulan hayvan herifler, insanlıktan anlamaz mısınız?.. Çabuk sıraya girin eşşek herifler!..". Olsun, benim hocalarım çok farklıydı ve özeldi. Ne yazık ki hemen hepsiyle bağım kesildi. Hayatınız farklı şehirlerde geçmişse ve o yıllarda Face, MSN, cep telefonu gibi iletişim seçenekleri yoksa...

Bazı hocalarımın adını unuttum ve özür diliyorum onlardan... Şimdi bazı ilginç hocalarımdan bahsetmek istiyorum. Bu arada belirteyim, benim hocalarım yeni yetme tıfıl öğretmen değillerdi. Hepsi kelli felli, emekliliğe yaklaşmış, disiplinli ama babacan insanlardı. Bazı hocalarımdan kısaca bahsedeceğim:

1) İrfan Karaman Hocam: Ortaokul matematik öğretmenim. Çok babacan biriydi, ama neye ne zaman ve ne sebeple sinirleneceğini kestiremezdiniz. Sinirlendiği zaman okkalı bir silleyi yüzünüze yapıştırırdı:) Matematik sevgim beni tanıyan herkes tarafından bilinir, ama bu gerçek bile İrfan Hocamın sillelerinden nasiplenmemi engellememiştir. Sınıfın bütün erkeklerine sırayla sille atması çok ilginç olurdu:) Öyle bir sille ki yüzünüz domates rengine bürünüverirdi. Kendisi emekli olmuş ve Kahramanmaraş'ta kitapçı dükkanı açmış...

2) Selman Kapanoğlu Hocam: Ortaokul Türkçe öğretmenim. İlginç sopa koleksiyonu olan bir hocamızdı. Evet, incecik ağaç dalları (genelde nar dalları), metal radyo anteni veya oklava... Yani sıra dayağından zevk alan bir öğretmen:) Yeni sopa bulduğu zaman, sevinçle bize gösterirdi ve o an gözleri parlardı. Kız erkek demeden, bütün sınıfı sıra dayağından geçirmesi... Aklıma geldiğinde, koparıyor beni...

3) Mustafa Yıldız Hocam: Lise fizik öğretmenim. Gerçekten beni çok severdi; çünkü okul tarihinde fizikten en iyi notları alan öğrenci bendim. Her yazılıdan sonra bana teşekkür ederdi. Sınıfta 50'nin üstünde not alabilen bir iki kişiyi geçmezken, benim 100 almam sıradan bir durumdu. Neyse, Mustafa Hocam 68'li sosyalistlerdendi, ama bunu hep saklardı. Arada bir küçücük laflar söylemek ister, ama devamını getirmezdi. Çok hasta olduğunu ve ölümle pençeleştiğini duymuştum. İnşallah iyileşmiştir...

4) Doğan Sefa Hocam: Lise Matematik öğretmenim. Doğal olarak aramız çok iyiydi; çünkü yazılılarım genelde 100'lük olurdu. Çok muzip bir öğretmendi, çok... Geç kaldığı zaman okul duvarından atlar, fermuarı açık kaldığı zaman kendisine göz kırparız ve sınıf dışına çıkıp fermuarını kapatır... En son gördüğümde, ikinci evliliğini yaptığını, vıdı vıdı başladığında diğer eşinin yanına gittiğini demişti. Umarım ki hayatta ve sağlıklıdır.

5) Din hocamız Şükrü Bey, biyoloji hocamız Abdullah Bey, kimya hocalarımız Ömer ve Seyit Ali Beyler ve diğer değerli hocalarımız, sizleri çok özledik. İnternetten arama yaptım ve sadece kimya hocam Seyit Ali Beyin göreve devam ettiğini üzülerek gördüm... Muhtemelen, diğer hocalarımız emekli olmuştur ve ne yazık ki rahmetli olanlar da vardır:( Seyit Ali Hocamın resmini internetten buldum ve aşağıya ekliyorum. Selametle...