7 Ekim 2010

BİR SONBAHAR AKŞAMINDAN YANSIYANLAR

Hayat bir teraziyse, bu hayatın kefeleri ne olabilir? "Bir varlık, bir yokluk..." desem, olur mu? Dışarıda soğuk bir hava var, benim içimde biraz üzüntü, çünkü birisiyle tartışmak zorunda kaldım. Sonbahar ve tartışma birleşince... İşte, hayat sürekli dengeleniyor. Akşamdan önce son derece neşeliydim, ama akşam oldu ve neşem kayboldu. Kimsenin kalbini kırmak istemiyorum, ama nedense insanlar tartışmayı seviyor. Bir varlık, bir yokluk... Bir sevinç, bir üzüntü... Ey dünya hayatı, insanlar sana tapıyor, ama bazen senden iğreniyorum. Neyse, karamsarlığı dağıtmam gerekiyor. Bergamotlu çay içiyorum, TRT FM dinliyorum ve dışarıda ürpertici bir soğuk... Ey alemleri yaratan yüce varlık, ne olur bizleri korktuklarımızdan emin kıl. Rabbim, kulların çok aciz, ama aynı zamanda inanılmaz isyankar... Rabbim, her şeye rağmen, bütün salaklıklarımıza rağmen bizleri sev, koru, anla ve bağışla. Rabbim, sonbaharın kasvetini yüreklerimizden al ve bizleri istikamet dairesinde yaşat. Rabbim, gönlümüzü burkma ve üşüyen yönlerimizi sen ört.



Hasan Nail CANAT'ın uzun yıllar önce aramızdan ayrıldığını kısa bir süre önce öğrendim ve kalbim inanılmaz burkuldu. Üstat 2004 yılında aramızdan ayrılmış, ama ben yeni duydum. Çocukluğumu renklendiren, bana şuur aşılayan yazarlardan birisiydi. Rahmetli babam tarafından, Üstat Canat'ın şu kitapları bana hediye edilmişti: Nur Dağındaki Çocuk, Bir Küçük Osmancık Vardı, Günahkar Baba ve Yasemen... Her birini defalarca okumuştum ve bugün bile kişisel kitaplığımda özenle sakladığım kitaplar... Özellikle "Nur Dağındaki Çocuk" hayranlığımı cezbediyordu. Afgan mücadelesini, yiğitliği ve heyecanı inanılmaz ustalıkla anlatan bir eser... Üstadımın mekanı cennet olsun.





08.10.2010 Devam:

Sabah öyle yağmur yağdı ki... Uyandığımda başım müthiş ağrıyordu. Kalktım ve kahve suyu koydum. Sabahları bir fincan kahve içmek var ya... Buruk, sıcak ve az şekerli bir fincan kahve... Kremasız ve sütsüz... Yanına biraz fındık ve ceviz... Böyle büyük bir nimete şükredilmez mi? Hazırlandım ve şemsiyeyle dışarı çıktım, ama sırılsıklam oldum. Sabahları kahve içmek, hazırlanmak ve işe gelmek güzel şeyler... Artık günde sadece 1 fincan kahve içiyorum, çünkü daha fazla içmeyeceğime söz verdim. Buna da şükür:) Daha güzel yazılarda görüşmek üzere...

Hiç yorum yok: