8 Mart 2010

GÜNCEL TESPİTLER

Birkaç konuya kısa kısa değinmek istiyoruz:

1) Şom ağızlı olmamak gerekmiş. Geçen hafta Elazığ'daydım. Kredi incelemelerimle ilgili, personele dedim: " Elazığ deprem bölgesi. DASK sigorta poliçelerinde sadece ada, pafta, parsel, riziko adresi ve ipotekli alacaklı bilgisi yeterli değil. Ek olarak da, gayrimenkulün brüt m^2 bilgisine de dikkat edin. Allah korusun, deprem olur ve bu yüzden teminatsız kalırız.". Elazığ'dan ayrıldım ve deprem oldu. Hacet kapısı açıkmış herhalde. Bir daha eksik hacet dilememek gerek.

2) Herkes işsizlikten şikâyet ediyor ve bu konuda devleti suçluyor. Kimse çuvaldızı kendine batırmıyor. Büyük söylemeyeyim, ama biraz nitelik de gerekli değil mi? Gençlerin biraz çabalamaları, umutlarını kaybetmemeleri, kendilerine hedef koymaları, niteliklerini arttırmaları gerekmez mi? Yeterli eğitime sahip olmayan veya maddi olanaksızlıklarla okuyamayan insanların da zanaatı olması gerekmez mi? Kahvede okey oynayan insanlar neden zanaat sahibi olmak için çabalamaz, anlamıyorum. Elbette işsizlik çok zor, askerden döndükten sonra yılmadan çok mücadele verdim bu konuda, ama çaba ve azim olduktan sonra, ülkenin kâbusu olan işsizlik sorununa bir nebze çözüm bulunabilir.

3) Evlenmemiz için ailemiz ve tanıdıklarımız yoğun baskı yapıyor, ama temiz ve iffetli bir bayan bulabilmek neden zorlaştı, bu soruyu hiç soran yok. Bu konuda sadece bayanları suçlamak anlamsızdır. Şerefli bir erkeğin kıstası şu olmalı: “Kendi kızıma yapılmasını istemediğim şeyleri başkasının kızına yapamam!”. Erkeklerde insaf ve vicdan yoksa bayanlardaysa iffet kaybolmuşsa, bazı gençler evlenme düşüncesinden soğumaz mı? İnsanlık nereye koşuyor, anlayamıyoruz. Ar damarımız çatlamış. “Bir Türk Dünyaya Bedeldir.” sözüyle büyüdük, ama şu 70 milyonluk topluluk içinde en az 20-30 milyon haysiyetsiz varsa, biz adam gibi adamlar ne yapalım, bilmiyorum.

4) Ergenekon ve Demokratik Açılım çok uzadı. Bu iki sürecin de artık sonuçlanması gerek. Sürekli bir gerginlik, bitmeyen siyasi kavgalar, terör vb. Artık sabrımız kalmadı. Demokratik, olgun, zengin bir ülkede huzurla yaşamak istiyoruz. Ama asla mümkün olmayacak, biliyoruz. “Ya seferdir, ya tahammül Türkiye’de yaşamanın çaresi.” demek zorunda bırakılıyoruz. Sadece ve sadece huzur istiyoruz, ama bu ülke adam olmayacak gibi. “Akıncılar akıp gitti dönmedi/ Gitmeyip yerinde seken sıkılsın.” demiş bir şair. İyi ve dürüst Türkler çok uzun zaman önce yaşamışlar. Oryantalist yazarların Osmanlı hakkındaki yazılarını okuduğunuz zaman, dürüst ve temiz insanlardan hayretle bahsettiklerini görürüz, ama ne yazık ki birkaç asırdır bu milletin ar damarları kurudu. Bu toplumda yaşamak çok zor, ama katlanacağız. Allah’a emanet ediyoruz kendimizi ve sabrediyoruz.

5) Şehitler için çok üzülüyorum ve aynı zamanda onlara imreniyorum. Komando olarak askerliğimi yapacaktım ve bir çatışmada şehit olacaktım. Nasip olmadı, ama asker olmanın anlamı şehit olabilmektir. Kimse için değil, ülkeyi yiye yiye bu hale getiren OÇ'ler için değil; kendim içim şehit olmak isterdim.

6) Baş ağrısı ve uykusuzluğa çözüm bulunması gerekli. Efendim, bilim Mars'a insanlı yolculuk hedefliyor, ama uykusuzluğa ve baş ağrısına neden olan etkenleri tedavi etmede aciz kalıyor. Gece boyunca uyuyamadık, berbat bir baş ağrısıyla uyandık ve güne iki fincan kahveyle başladık. Olmuyor, uyumamız gerekli.

Hiç yorum yok: