17 Mayıs 2009

Eskilerden 20...IŞIKLAR YANARKEN

Güzel havalarda, akşamları yürüyüş yapmaktan hoşlanan biriyim. Eğer hava güzelse akşam yemeğini yedikten sonra çıkarım ve yürüyebildiğim kadar yürürüm. Hem beden sağlığımı, hem de ruh sağlığımı korumak amacıyla yapıyorum bunu. Akşamları yürüyorum dedim ya. Caddeler, yollar boyunca bir sürü apartman ve ev var. Akşam olunca ışıklar da yanıyor doğal olarak. Kimi evler kapkaranlık, kimi evlerin de nerdeyse bütün ışıkları yanıyor. İşte, ben bu evleri birer canlı olarak düşünüyorum ve yanan ışığın yoğunluğuna göre kişilik değerlendirmesi yapıyorum. Kimi evlerde ışık yanmaz ve sadece televizyonun ışığı dışarı doğru savurur kendini. Böyle evlerde yaşayanlara biraz acıyorum. Bir televizyonun çevresinde kümelenmek ve konuşmadan, birbirini dinlemeden saatleri tüketmek garibime gidiyor. Kimi evlerde ise sadece bir odanın ışığı yanıyor. Bu durumda ise iki ihtimal aklıma geliyor. Bu evde ya tek bir insan yaşamaya çalışıyor, ya da birbirinin farkında olan bir aile var ki bir odada konuşuyorlar, hayatı paylaşıyorlar, beraber kitap okuyorlar… Bazı evlerinse nerdeyse bütün odalarında ışık yanıyor. Bu tür ev içinde çeşitli olasılıklar söz konusu. Ya birbirinden kopuk bir aile bireyleri var ki her biri kendi odasında kendi hayatını kurmuş, ya da çeşitli zorunluluklarla farklı odaların ışıkları yanıyor. Belki de okula giden, sınava hazırlanan genç insanlara sahiptir bu türden evler. Az önce de bahsetmiştim. Birbirinden kopuk insanlarla da dolu olabilir bu türden evler. Oturma odasında baba maç seyrediyor, mutfaktaki televizyonda da anne dizi seyrediyor, çocuklarsa kendi odalarında farklı işler yapıyor olabilir. Bu türden bir aile de acınacak bir aile örneğidir.

Ne olursa olsun ışıkları yansın evlerin. Parçalanmış bir aileye ait olsa bile, her birey kendi odasında kendi hayatını sürüyor olsa bile evlerin ışıkları yanmalıdır. Bazı harabe evler vardır ki bütün bireyleri ölmüş ve ikinci kuşak nesil de farklı yerlerde hayat sürer olmuşlar. Hiçbir ışığı yanmayan evlerden ürperiyorum bu yüzden. Ne zaman metruk bir ev görsem içim ürperiyor ve hemen oradan uzaklaşmak istiyorum.

İçinde insan yaşadığı halde ışıkları çok az yanan hüzün evleri de vardır. Genellikle bir tek insan yaşar bu tür evlerde. Ne gelenleri vardır, ne arayanları. Hicranı içine gömerler ve karanlık bir evde hüzünle yaşarlar. Evet, genellikle ışık yanmaz bu evlerde. Ya televizyon başında yalnızlıklarını unutmaya çalışırlar, ya da perdeyi aralayıp dışarıya bakarak teselli bulmaya çalışırlar. Evet, perdeyi aralayıp yalnızlığını gidermeye çalışan insanları gördükçe yüreğim burkulur. Perdeyi aralarlar ve hüzünlü bakışlarıyla haykırırlar, ama günümüz insanının yüreği gibi kulakları da mühürlü.

Daha fazla uzatmadan toparlamak istiyorum. Ne olursa olsun ışıkları yanmalı evlerin. Her yanan ışık canlılığı gösterir. Umarım evlerimizin ışıkları daima yansın.

13.11.2007

Hiç yorum yok: