28 Ağustos 2011

ESKİLERDEN: KAHVE DEĞİRMENLERİ

Çok eski çağlardan kalma değilim, ama 1980'li ve 1990'lı yılları idrak ettim. Günümüzde unutulmaya yüz tutan, teknolojiye yenilen veya umursanmayan bazı güzelliklere değinmeyi ve yazı dizisi oluşturmayı düşünüyorum. İlk yazı: "Kahve Değirmenleri"...

O yıllarda kahve zincirleri ve ithal kahveler yoktu. "Türk Kahvesi" ağır bir abiydi ve misafirlere özeldi. Hele biz çocukların kahve içmesi pek mümkün değildi. Ancak kahve fincanlarının dibine musallat olabilirdik veya insaflı bir büyüğümüzün birkaç damla ikramına... Hatırlarım, rahmetli dedem, fincan tabağına birkaç damla kahve dökerdi ve o birkaç damla kahveyi büyük bir heyecanla içerdim.

"Türk Kahvesi"ni marketten, 100 gramlık poşetlerle satın alan densiz aileler olduğunu da hiç duymamıştım. Her evde muhakkak kahve değirmeni bulunurdu. Kahve değirmeni mi?.. Devasa bir şey değil. Aşağıya resmini ekliyorum.



Kahve kavrulmamış olarak satın alınırdı. Alüminyum tava kızdırılır ve kavrulmamış kahve sıcak tavanın insafına bırakılırdı. Allah'ım, kahve kavrulurken açığa çıkan o enfes koku bütün eve yayılırdı. Kahve iyice kavrulduktan sonra azıcık soğumaya bırakılır ve devamında değirmenin içine birkaç avuç kahve çekirdeği koyulurdu. Değirmenin kolu birazcık zorlukla dönderilir ve kavrulmuş kahve çekirdekleri toz hale getirilirdi.

Gün geldi, kahve değirmenleri tozlu raflara kaldırıldı, poşetlerde kahve satılmaya başlandı, ithal kahve çılgınlığı herkesi cezbetti, kahve zincirlerine yeni yetme gençler gitmeye başladı ve bir güzellik daha tarihin arka sayfalarında kayboldu...

Hiç yorum yok: