25 Haziran 2010

İLHAN SELÇUK'TAN YAHYA KEMAL'E

İlhan Selçuk da öldü yakın zamanda ve Nevşehir'e defnedildi. Ne çok üzüldüm, ne de def çalıp oynadım. Genç yaşta gelmiyorsa, ölüm doğal bir süreçtir ve adildir. Ölmüş insanların arkasından küfür ve hakaret edecek bir aciz değilim, ama saygılı bir şekilde, ölmüş insanları eleştirebilirim. İlhan Selçuk'u neden mi eleştireceğim? Toprağı bol olsun, ama hayatı boyunca cuntalara ve askeri darbelere selam çaktı. İlhan Selçuk'u, kefenle mezarına indirilirken, televizyonda gördüm. Neden beyaz kefen kullanılır, ama siyah kefen kullanılmaz? Neyse, Allah taksiratını affetsin. Sonuçta 85 yıl gibi uzun bir ömre sahip oldu. Kimse dünyaya çivi çakmaya gelmedi ki 85 yaşında ölen bir insan için bazıları çıldırıyor, anlayamıyorum. Ölüm gibi bazen sevimsiz, bazen de adil bir hakikattan bahsedip de Yahya Kemal'in ünlü şiirini hatırlamamak mümkün mü?

SESSİZ GEMİ

Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.

Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.

Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.

Biçare gönüller. Ne giden son gemidir bu.
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.

Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki, giden sevgililer dönmeyecekler.

Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden.
Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden




Bu yazımda biraz da Yahya Kemal Üstat hakkında kalemi elime almak istiyorum. Aslında Yahya Kemal için müstakil bir yazı yazacaktım, ama nasip burasıymış. Eski dönemlerinde bir Jön Türk, olgunluk dönemlerinde kökü maziye bağlı olan ati... Bizzat kendisi "Ben kökü mazide olan atiyim." der. Gençlik yıllarında, İttihatçılara özenip, yurt dışına kaçar ve yaklaşık 10 yıl ülkesinden uzakta, köklerinden ve değerlerinden kopuk olarak yaşar. Fakat karanlıklarda kaybolmaz ve uzun yıllar sonra ülkesine döner. Yahya Kemal aslen Üsküplüdür ve hayatı boyunca Üsküp'ü özlemle anmıştır. Ülkesine geri döndüğünde, köklerine sarılmış ve yeniden dirilişi hararetle savunmuştur. Üstat köklerinden kopmamıştır, ama bohem hayatının tesiri olaraktan, hayatı boyunca düzenli bir hayata kavuşamamıştır. Üstadın çok defa aşık olduğu söylenir, ama evlenip de huzura kavuşamamıştır. Aşkları hakkında son derece ketumdur, ama en derin aşkı Celile Hanımdır. Celile Hanım kim mi? Nazım Hikmet'in annesi... Ne yazık ki evlenememişlerdir. Yahya Kemal'in Celile Hanıma atfen yazdığı söylenen şu mısralar gerçekten de çok sert ve kırıcıdır:
"Kirpikleri süzgün o ihânet dolu gözler,
Rikkatle bakarken bile bir fırsatı özler.
Aldanma ki sen bir susamış rûh, o bir aç;
Sen bir susamış rûh, o bütün ten ve biraz saç..."

Üstadın Celile Hanıma neden öfke duyduğunu ve ayrıldıklarını bilemiyoruz, ama Nazım'ın da bu evliliğe karşı çıktığı söylenir. Neyse, Üstat bir türlü aradığı huzura kavuşamaz ve otel köşelerinde yaşamak zorunda kalır. Üstat yalnızdır, mutsuzdur ve otele kendini ziyarete gelen arkadaşlarına yalvarır, birazcık daha yanında kalmalarını ister. İşte, Üstat derin buhranlar içinde bir hayat sürmüştür ve mutsuz şekilde aramızdan ayrılmıştır. Üstat hakkında bir kitap tavsiye edebilirim: EVE DÖNEN ADAM...

Hiç yorum yok: