1 Şubat 2010

ÖYLE DEĞİL İŞTE

Çok uzun zamandır hava bulutluydu ve güneş doğmuyordu. Sürekli bulutlar, yağmur ve soğuk hava olması beni karamsar yapabiliyordu, ama bugün 09:27'de GÜNEŞ DOĞDU. Bir baktım sonsuz göklere ve gözlerim şaşa kaldı: DOĞAN GÜNEŞİMİ gördüm. Daha önce de hep belirtmiştim: Ben Akdeniz insanıyım ve DOĞAN GÜNEŞ olmadan yaşayamam. Bakın, 09:27'de güneş doğdu ve başımın ağrısı geçti. Daha önce başımın hep ağrıdığından bahsetmiştim ya. Şimdi başım ağrımıyor. Başımın arkası şişiyordu ve sanıyordum ki başım patlayacak ve her yer vıcık vıcık beyin çorbası olacak. Bilirim ki her güneş doğuşundan sonra güneşin batışı gelmek zorundadır, ama ben ne zamandır DOĞAN GÜNEŞ'in hasretindeyim. Durdurun zamanı, bırakmayın gün ışığını... Başka bir konuya geçeyim mi?.. Bir arkadaş aradı ve dedi: "Ya, yazılarını okuyorum ve çok karamsar olduğunu görüyorum.". Hayır, ben çok güçlü, mücadeleci ve yetenekli bir insanım. Hayattan kopmadım ve karamsarlığa boğulmadım. Yazarken maskelerimi çıkartıyorum ve bu yüzden yoğun hislerle kalemim kıpırdıyor. Ben böyleyim işte. Kimi zalim ve hain olur, ama benim gibi yürek ve beyinden ibaret yaratıklar da mevcuttur şu dünya denilen yerde. Takriben 80 kg civarında bir kütleye sahibim. Bu kütlenin 20 kilosu yürek ve 30 kilosu beyin olsa... İşte, kemiklerim çok ince ve güçsüz. Kalsiyum takviyesi gerek bana, ama süt, yoğurt, peynir vb çok pahalı :)Şaka bir yana, kendime bu akşamdan itibaren gelmem gerek. Eve gideceğim, duş alacağım, yemeğimi yiyeceğim, kahveyi ve yirmi adet fındığı götüreceğim, azcık TV denilen mahluka takılacağım ve saat on civarında patlamaya hazır bomba olacağım. Nerden mi biliyorum? Bildim, bilirim ve umarım bileceğim; çünkü bugün DOĞAN GÜNEŞ gökleri ve beni sardı...

Hiç yorum yok: